Mülteci kadınlar kamp sistemine ve ırkçılığa karşı yola çıkıyor – Garip Bali
Mülteci kamplarında yaşayan kadınların bir özörgütü olan “Women in Exile e.V & friends.”1 ve onları destekleyen “Seebrücke Potsdam” kuruluşu 21 Temmuz’da Potsdam’da Brandenburg Eyalet parlamentosu önünde yaptıkları bir mitingle otobüs turlarına başladılar.
2015’den beri her sene düzenlenen turla mülteci kamplarında özellikle kadınların yaşadıkları zor koşullar ve sorunları kamuyona duyarmaya çalışıyorlar.
Potsdam’da turlarını başlatmak amacıyla biraraya gelen 60 kadın ve çocuk kamp sistemine2 ve ırkçılığa karşı protesto ettiklerini ifade ediyorlar. “Kamplar kapatılsın” sloganıyla taleplerini haykıran kadınlar, taşıdıkları pankartlarda “mülteci kadınlarla dayanışma”’ya çağrıda bulunuyorlar.
Yaptıkları turla Brandenburg, Hamburg, Bremen ve Mecklenburg-Vorpommern‘de değişik kampları ziyaret ederek mülteci kadınlar arası ağı geliştirmek ve pekiştirmek istiyorlar.
Tur boyunca “herkese hareket özgürlüğü” ve “tüm kampların kaldırılması” talebini dillendirirlerken, herkesi “ırkçılığa karşı mücadele”’ye katılmaya davet edecekler.
Sürgündeki Kadınlar’ın sözcüsü tura start verilen eylemde Almanya’daki mülteci kadınların yaşam gerçekliğini şu sözlerle ifade etti: “mülteci kadın ve çocuklar daha yoğun bir şekilde ayrımcılığa maruz kalmaktalar. Kamplardaki koşullar felaket ve travmatize edici, kadınlara yönelik çok fazla şiddet var ve korunma imkanları yok, çünkü odaların “güvenlik nedeniyle” kilitlenmesine izin verilmiyor. Kadınlar sürekli gecenin bir yarısı sınır dışı edilme ve cinsel şiddet korkusuyla yaşamaktalar.”
“Women in Exile”’ın neden özellikle Brandenburg eyaletinde örgütlü olduğu sorusunun cevabı ise şu cevapta yatıyor: Eyaletler arası bir karşılaştırmada Brandenburg, toplu konaklamada en yüksek orana sahip federal eyaletlerden biridir. İstatistiklere göre 2020 yılı sonu itibariyle toplam 8.465 kişi toplu konutlarda barındırılıyor. Bir de özellikle güvencesiz ilk kabul merkezlerinde yaşamak zorunda olan insanlar var. Brandenburg eyaletinde 1.224 kişinin birarada yaşamak zorunda kaldığı bu merkezlerden dört tane var.
Bu kamplarda yaşayan insanların yemek yapmasına veya çalışmasına izin verilmiyor ve 24 aya kadar gözaltında tutulabiliyor. Brandenburg hükümetinin CDU, SPD ve Bündnis 90 / Die Grünen’den (yani ‘Yeşiller’) oluşan koalisyon anlaşmasında bir yenilik planlanmıştı: çocuklu kadınların yalnızca bir yıla kadar ortak konutlarda kalmasına izin verilmelidir. Ancak, Yeşil Uyum Bakanı Ursula Nonnemacher, mevcut uygulamayı değiştirmek için henüz somut bir adım atmış değil.
Brandenburg Mülteci Konseyi’nin (Flüchtlingsrat Brandenburg) bir danışmanı “Kamp yapıları, Almanya’daki birçok insanın bilmediği paralel bir dünyadır.” diyerek, devletin göçmenleri ötekileştirmek için habire „sizler parallel dünyalarda yaşıyorsunuz“ sözüne atıfta bulunarak, ters yüz edilen gerçekliği yerli yerine oturtmuş oluyor.
Eylemciler „Bu turda, sınır dışı edilme korkusuyla uykusuz geceler geçirenlerin izolasyonunu, ırkçılığını, cinsiyetçiliğini, travma raporlarını kamuoyuna sunacağız. Bu ırkçı kamp sistemini ortadan kaldırmak için katılımımızı engelleyen sınırları kıracağız ve diğer topluluklarla bağlantı kurmak için köprüler kuracağız. Böylece biz mülteciler, onurlu bir şekilde yaşamak istediğimiz yeri kendimiz seçme şansına sahip oluyoruz.” diyerek kararlılıklarının ve meşruluklarının altını çizmekteler.
Otobüs turu 4 Ağustos’ta Berlin’in eylem meydanı olarak bilinen Oranienplatz alanında bir mitingle sona erecek. Eylemciler herkesi kendilerine katılmaya ve deneyimlerini kendileriyle paylaşmaya candan davet ediyorlar.
Otobüs tur planına göre sırasıyla şu noktalara gidilecek:
Bilgi ve resim kayanağı (Foto- und İnformationsquelle):
https://www.women-in-exile.net/
1 Women in Exile (‘Sürgündeki Kadınlar’), mülteci kadınların hakları için mücadele etmek amacıyla 2002’de Brandenburg’da kurdukları bir inisiyatif. İçlerinde mülteci olmayan dayanışmacı kadınları da barındıran inisiyatif 2011’de ismini ‘Women in Exile & Friends’ olarak değiştirip kamu yararına faaliyet gösteren bir kuruluş statüsünü elde etti.
https://www.women-in-exile.net/
2 Resmi olarak „Erstaufnahmeeinrichtungen”, yani ilk kabul merkezi ve “Gemeinschaftsunterkünften”, yani yoplu müşterek konaklama şeklinde tanımlanan kamplar bir çok kişinin aynı oda, banyo ve mutfağı kullanmak zorunda kaldığı ve giriş-çıkışların kontrol edildiği yurtlar olarak düşünebiliriz. Genellikle şehir dışında, bazı yerlerde ise orman içinde eski barakalardan ibaret bu kamplarda mültecilerin çoğu bunalım geçirmekte. İntihar oranının yüksek olduğu bu yerlerde kadınlar korumasız ve her türlü cinsel saldırıya açık bir durumda yaşamak zorunda kalmaktalar.
Garip Bali, Temmuz 2021, Berlin