14 Haziran: Karşı olsa da doğum günü kutlanan adam
Bugün günlerden 14 Haziran. Bugün tarihte kim bilir neler olmuştur, kimler doğmuştur. Ve bugün doğmuş olan ama doğum gününün kutlanmasına karşı gelen birinin doğum günü kutlamasına katıldım. Herkes davetli olduğu gibi ben de kendimi davetli olarak kabul edip kutlamaya gittim. Kutlamalara karşı olduğunu da orada öğrendim. İyi ki de hediye götürmemişim diye düşündüm. Bana sempatik geldi, çünkü ben de doğum gününü kutlamayanlardan biriyim.
Kutlama daha çok bir dayanışma etkinliğiydi. Panelli bir söyleşiyle başlayıp eğlence ile devam etti. Cuba Si adlı dayanışma grubunun Berlin’in sol mekanlardından biri olan Zielona Gora’da düzenlediği kutlamada ben de dayanışma adına Cuba libre ve Mojito kokteyliklerinden nasibimi aldım.
Yaş günü kutlanan arkadaşı göremedim, görmem de mümkün değildi, çünkü o tarihe mal olmuştu. Ama gün boyunca gözümün önünde canlanıyordu. Hele de 1960’lı yıllarda ona biraz yakın olmuş Bolivya’lı dava arkadaşlarından Dr. Ronaldo Medrano onu anlattığında. Doğu Almanya’da (Alman Demokratik Cumhuriyeti) yaşamış olduğu için Almanca konuşan Ronaldo’nun anlattıklarının çoğu da yaş günü kutlanan kişinin Peru’lu eşi Hilda’ya dayanıyordu. Ronaldo ile Hilda arkadaşlarmış. Peru’da ekonomi okumuş, Lima Üniversitesinde öğretim üyeliği yapmış Hilda doğum günü olan arkadaşı belli ki baya bir etkilemiş. Yaş günü olan arkadaşa İspanyolca’da arkadaş anlamına gelen Che denmiş. Bolivya’lı Rolando, bir grup öğrenciyle Küba’ya gittiğinde Che ile bir iki defa karşılaşmıs. Che çok meşgulmuş, bir yere geldiğinde fazla durmadan ayrılırmış. Onun için Bolivyalı arkadaşın Che ile çok fazla bir diyaloğu olamamış. Yine de yakın çevresinde bulunduğu için Che’nin kişiliği hakkında edindiği kimi anı ve bilgileri kutlamaya katılan meraklılara anlatıyordu. Ben de merakla dinleyip edindiğim bilgileri paylaşayım dedim. Ronaldo konuşmasına başlamadan önce kötü bir haber anons edildi. Che aslında doğum gününün kutlanmasına karşı gelirmiş. Olsun, dayanışma adına bir araya gelmek güzel bir şeydir diye herkes bu anonsu alkış ve gülümsemeyle karşıladı. Bir yaş günü kutlamasından çok bir anma etkinliği oldu tabii, çünkü Che 9 Ekim 1967’de Bolivya’nın Higuera köyünde esir alındıktan sonra CIA’nin emriyle katledilmişti.
Bolivyalı Ronaldo, Ernesto Guevara’yı Che yapan özellikleri anılarla anlatırken hiçbir maddi imtiyaza sahip olmak istemediğini öne çıkarıyordu. Kübalı halk ne gibi maddi olanaklara sahipse o da ondan fazlasına sahip olmayı reddediyordu. Eşi Hilda’nın Ronaldo’ya anlattığına göre çocuklarına ‘Dışarıdan getirilen hediyleri geri verin, Kübalı çocuklar neye sahipse bizimkiler de onunla yetinsinler’ dermiş. Bakan iken bile makam arabası kullanmak yerine halk otobüsleriyle işe gidip gelmeyi tercih edermiş. Boş zamanlarında fabrikalarda ve tarlalarda çalışırmış.
Che, sanıldığının aksine az ve öz konuşurmuş; sakin, sessiz ve disiplinliymiş. Çevreyi ve tabiatı çok severmiş. Tanınmış resimlerden de biliniyor ki, en büyük zevklerinden biri de satranç oynamakmış. Hatta bugünlerde bir çok yerde Che’nin yaş günü nedeniyle satranç turnuvaları düzenleniyor.
Küba Devrimi’nden sonra da dünya devrimci hareketlerini desteklemek için başka ülkelere gideceğini eşi Hilda’ya Küba Devrimi’nin başlarında söylemiş. O, sanki kendi için yaşamak değil de, tüm dünya halklarının sömürüsüz, özgür ve onurla yaşayacağı bir gelecek uğruna hayatını adamak için doğmuş.
Che bir arkadaşıyla yaptığı motosiklet turunda Latin Amerika gerçeklerini yakından tanıyınca kendini devrimci mücadeleye adamaya karar vermiş. İlk uğrağı olan Guatemala’da ABD emperyalizminin seçilmiş bir sosyalist iktidarı bir darbeyle nasıl ezdiğine şahit olmuş. Che Guatemala’dan Meksika’ya geçtikten sonra Peru’lu devrimci eşi Hilda aracılığıyla Fidel Castro ile tanıştırılıyor. Şom ağızlıların aksine 1950’lerin ortasında tanışan Fidel ve Che çok farklı yapılara sahip olmalarından kaynaklı olsa gerek, birbirlerini çok iyi tamamlayan bir ikili olmuşlar. Fidel çok hareketli, konuşkan ve ajitatif olmasıyla insanları etkileyen biri olarak Che’nin sessiz, sakin ve disiplinliliğine hayran olmuş denebilir. Bu ikili, onlarca devrimci yoldaşıyla Meksika’da yaptıkları hazırlıklar sonucu 1956’da Granma yatıyla Küba’ya bir çıkarma yaparak Küba devrimini başlatmış oluyorlar.
Küba devrimine hem savaşçı, hem bakan, hem de sıradan bir insan olarak yaptığı katkılarıyla yetinmeyen Che, artık dünya devrimini geliştirmek için Afrika’nın Kongo ülkesine gider. Kongo’da beklediği başarıyı bulamayan Che daha sonra son devrimci yolculuğuna çıkar.
Zielona Gora mekanında yaş günü kutlaması, anma ve dayanışma gecesi ruh halinde geçen 14 Haziran gecesi Bolivyalı Ronaldo’nun konuşması şu son sözlerle bitti: ‘Bolivya Komünist Partisi’nin desteğiyle başlayan gerilla savaşına ben de bir grup gençle katılma hazırlıklarındaydım. Sonra bir haber geldi ki Che tutuklanmıs ve katledilmiş. Biz artık gidemedik.’ Bu yenilgide Bolivya Komünist Partisi’nin ihanetinin de rol oynadığını açıklayan Ronaldo detaylara girmedi. Gece artık konuşma faslını doldurmuştu.
Söyleşiyi modere eden arkadaşım Ferat Koçak (Berlin Parlamentosu üyesi Sol Parti milletvekili), yaşının ilerlemiş olması nedeniyle sessiz ve yavaş konuşan Ronaldo’dan baştan beri Che’nin bilinmeyen kişiliği hakkında bilgileri almaya çalışıyordu.
Konuşmalar ise hem Ronaldo hem de dinleyicilere yönelik şöyle bir soru ile sona erdi: Bugün Che yaşasaydı hangi saflarda yer alırdı?
Bugün yaşasaydı 96 yaşında olacak Che nerde yer alırdı sorusu açık kalsa da, şurası kesin: Che yaşamını ezilen halkarın özgürlüğüne adadı. Onun gibi yüz binler de aynı davada yaşamını yitirdi. Onlar, biz ardıllarına çok değerli bir mücadele mirası ve esin kaynağı bıraktılar.
Garip Bali/ Berlin, 14 Haziran 2024