Tam yüz yıl önce (1924) Thüringen seçimlerinde faşist parti NSDAP’nın izlediği strateji, AfD’ninkine ne kadar da benziyor.
Almanya’nın üç eyaletinde seçimlere haftalar kala korku, çaresizlik ve umutsuzluğun hâkim olduğu bir zaman tüneline giriyoruz.
1 Eylül’de Sachsen ve Thüringen’de, 22 Eylül’de Brandenburg’da olmak üzere Almanya’nın üç doğu eyaletinde seçimler yapılacak. Sene başından beri tüm partiler hazırlıklarını yaparken, seçim analizleri seçimlerin üç eyalette de Hristiyan Demokratlar (CDU) ile Almanya için Alternatif (AfD) arasında geçeceği yönünde. Üçüncü güç olarak da Sahra Wagenknecht’in Birliği (BSW) görünmekte.
Sachsen eyaletinde İnfratest kamuoyu araştırması: CDU %29, AfD %30, BSW %15. Thüringen eyaletinde İnsa araştırması: CDU %22, AfD %29, BSW %20. Thüringen’de şu anda eyalet başbakanı olan Bodo Ramelow’un bağlı olduğu Sol Parti araştırmalara göre oyların %14’ünü alacağı tahmin ediliyor. Brandenburg’da ise şu anda Eyalet başbakanı Dietmar Woidke’nin partisi SPD, İnsa arastıma şirketinin yaptığı anketlere göre seçimlerde %19, CDU %18, AfD %24, BSW %17 oy alacağı tahmin ediliyor.
SPD/Yeşiller ve FDP’nin bazı eyaletlerde %5, barajına takılabilirler; geçseler bile ciddi bir varlık gösterecekleri söz konusu değil. Sol Parti’nin Thüringen dışında durumu kritik görünüyor.
Tahminler böyle olunca, kimin kiminle koalisyon kuracağı merak konusu.
AfD’nin özellikle doğu eyaletlerinde güçlenmesini engellemek için ana akım medya, Sahra Wagenknecht’in kurduğu birlik BSW’yi umut olarak desteklemişti. Fakat araştırmalara göre, BSW’nin AfD’den daha çok diğer partilerden oy aldığı görülüyor. Bu durum ortaya çıktığından beri BSW’ye karşı karalama çabaları başladı. BSW, “Ukrayna savaşı konusunda savaş yerine barışı, diplomasiyi ülke çapında savunmayan hiçbir parti ile koalisyon kurmayacağız” açıklaması önemli bir tartışmayı açtı. Eski doğu Alman “insan hakları savunucuları” olarak kendilerini adlandıran 58 kişinin imzasıyla yayınlanan açıklamada, “BSW, Ukrayna konusunda Putin’i desteklediğini” belirterek hiçbir partinin bunlarla koalisyon yapmamasını istedi. “Demokrat” partilere birlik çağrısı yaptı.
Durum böyle olunca halkın önüne ya biz ya onlar denerek ikilem konmakta. Biz: “Demokrasiyi savunanlar (CDU/CSU/SPD/Yeşiller/FDP)” onlar: “Demokrasi karşıtları (AfD/BSW/Sol Parti ve diğerleri).”
Almanya’da uzun süredir, insanların Ukrayna savaşı, Filistin/İsrail savaşı, NATO, silahlanma, korona önlemleri ve daha birçok önemli konuda özgürce tartışamadığı bir ortamda tarafların ve kutuplaşmanın gittikçe keskinleştiğini söylemek abartı olmaz.
1980’lerin başlarında yüz binlerce insanın barış için sokaklara döküldüğü NATO anlaşmaları çerçevesinde ABD’nin Almanya’ya yerleştirmek istediği füzeler engellenmişti. Anlaşmaya imza atan zamanın başbakanı Helmut Schmidt (SPD) kendi parti tabanını bile ikna edememişti. Şimdiki Başbakan Olaf Scholz, SPD gençlik kolu Juso’nun ikinci başkanı olarak halkı sokaklara çağıranlardandı. O dönem Schmidt’e karşı çıkan Scholz, şimdi partisinin bile haberi olmadan ABD füzelerinin 2026 yılında Almanya’ya yerleştirilmesi konusunda imzayı atmış, birkaç tepki dışında çıt yok. Savunma bakanımız savaşa hazır bir ordu için hazırlık yapıyor, çıt yok. “İsrail isterse asker gönderelim” deniyor, çıt yok. Çıt nasıl olsun, karşı çıkanların şeytanlaştırıldığı bir siyasi atmosfer var ülkede.
Bu konuların her biri tabii ki ayrı bir yazı konusu. Fakat bunlara değinmeden sadece seçimde olabilecekler üzerinde durmak eksik olur.
Tarih tekerrür mü ediyor?
Haziran ortalarında AfD’nin önemli teorisyenlerinden sayılan Benedikt Kaiser, AfD için Thüringen seçimleri hakkında “X” de üç aşamalı bir plan yazmış. “Birincisi: 2024’te Ramelow’u emekliye ayıracağız. İkincisi: kendimiz yüzde 30 alacağız, CDU’yu SPD ve BSW ile koalisyon yapmaya zorlayacağız. Üçüncüsü: CDU’nun çelişkilerini açığa çıkartarak içini boşaltıp, bir diğer seçimlerde CDU’yu buharlaştırıp iktidara geleceğiz.” Bu paylaşım ile uzun vadeli bir plan içinde olduklarını açıklamıştı.
Tam bundan yüz yıl önce, 1924 yılında Thüringen’de seçimler vardı. Zamanın muhafazakârları, yönetimde bulunan Sosyalist ve Komünistleri alaşağı edip yönetimi ele geçirmek istiyorlardı. Fakat koalisyon yapabilecekleri kendilerince makul bir parti bulunmamaktaydı. Muhafazakârlar aşırı sağcı bir partinin desteğini alarak azınlık hükümeti kurar. O dönemde NSDAP yasak olduğu için seçimlere katılan Vereingte Volkische Liste (Birleşik Halkçı Liste) kurarak seçimlere katılmışlardı. Almanya İmparatorluğu’nda ilk defa faşistler iktidar ortağı olmuşlardı. Böylelikle Thüringen’de Yahudilerin bakan olmasına engel olurlar, muhafazakârların küçük ortağı istediklerini yaptırırlar.
5 yıl sonra Thüringen eyaletinde NSDAP artık yasak değildir. 1929 yılında yapılan eyalet seçimlerinde NSDAP oylarını artırarak muhafazakârlarla koalisyon kurarlar. Thüringen’de NSDAP’nin adayı Wilhelm Flick, halk eğitimi ve eyalet içişleri bakanı olur. Polis teşkilatında kendilerine uygun kadrolar yerleştirirler ve Jena Üniversitesi’nde ilk defa Irk Bilimi kürsüsü açarlar. Sonra Adolf Hitler iş başına geldiğinde Wilhelm Flick’i Reich içişleri bakanı yapar.
Thüringen Eyaletinde AfD’nin başbakan adayı Bjorn Höcke, AfD içerisinde en radikallerinden sayılıyor. Hakkında acilen davalarda mahkeme kararıyla tescilli olarak faşist denebilecek birisi.
Hristiyan Demokrat Parti CDU’nun Thüringen başbakan adayı Mario Voigt, geçtiğimiz aylarda Almanya için Alternatif AfD’nin başbakan adayı Bjorn Höcke ile Welt televizyonunda ortak tartışma programına katılmaları tepkilere yol açmış olsa da CDU için mahkeme kararı ile faşist denebilecek birisi ile aynı programa katılmak sorun görülmemekte.
2019 yılında CDU Parti kongresinde AfD ile hiçbir alanda birlikte çalışmayacaklarını, aralarına güvenlik duvarı ördüklerini kararlaştırmışlardı.
Doğu eyaletlerinde karara rağmen eyalet ve belediyeler düzeyinde AfD’nin desteği ile birçok yasa ve projenin onaylandığı bilinmekte.
Thüringen oldukça kritik. CDU, AfD’nin oyları ile azınlık hükümeti kurması durumunda AfD 3/1 çoğunluktan dolayı birçok yasayı bloke edebilir. Böylesi bir destekle hukuk kurmaları halinde güvenlik duvarı delinmiş olacak ve AfD’nin Almanya çapında birlikte çalışılabilecek bir parti olmanın yolunu açacak. Bir diğer olasılık ise CDU/BSW/SPD/Linke bu durumda nasıl birbirleriyle anlaşacakları belli değil.
Doğu eyaletlerindeki yapılacak seçimlere geri sayım başlarken Alman medyası, ülkede yapılacak seçimlerden çok ABD’de kimin başkan adayı olacağını tartışıyor. Bu seçimlerin bu yıl ve önümüzdeki yıl eyaletler ve genel seçimlerde önemli gösterge olacağı açık.
Bir başka gerçek de milyonlarca insanın canı gönülden oy verebileceği bir partinin olmayışıdır. Barışı, sosyal adaleti, özgürlükçü demokrasiyi, doğayı savunan, anti-kapitalist, her alanda eşitlikçi özelliklerini taşıyan diyebileceğimiz herhangi bir parti veya siyasi yapılanma bu seçimlere katılmıyor.
Solda duranların halkın gerçek talepleri üzerine kendilerine ördükleri grup çeperlerini asarak ortak bir zeminde buluşmaları önemli bir görev olarak önümüzde duruyor.
Ya bunun bilincinde olanlar girişimlerini hızlandıracak ya da yarın çok geç olabilir.
Bild-Resim: duvaryazisi.org
www.DuvarYazisi.org