9 Eylül Berlin mitingi: Kısa bir haber ve Kürdistanlı Mülteciler İnisiyatifi’nin konuşması

HomeManşetAlmanya

9 Eylül Berlin mitingi: Kısa bir haber ve Kürdistanlı Mülteciler İnisiyatifi’nin konuşması

Son haftalarda ana akım medya, hükümet (SPD, Yeşiller ve FDP) ve muhalefet partileri (CDU/CSU, BSW, AfD) tarafından sürdürülen ırkçı kışkırtmaları protesto etmek amacıyla 9 Eylül’de Berlin-Kreuzberg’de yapılan mitinge, çok kısa bir sürede hazırlandığı halde, yaklaşık 500 kişi kaltıldı. Bu mitingin duyurusunu yapmıştık. Bakınız: Irkçılığa karşı dayanışma mitingi: 9.9. Berlin – Duvar Yazısı (duvaryazisi.org)

Göçmenlerin, mültecilerin ve alman solunun katıldığı mitingde Sol parti (die Linke) Milletvekili Ferat Koçak , Flüchtlingsrat ve ‘Alan Kurdi Kürdistanlı Mülteciler Inisiyatifi’ de birer konuşma yaptılar. ‘Alan Kurdi Kürdistanlı Mülteciler Inisiyatifi’’nin türkçe yaptığı konuşmayı bir çok önemli noktayı isabetli bir şekilde vurguladığı için İnisiyatifin izniyle aşağıda yayınlıyoruz.

Duvaryazisi.org.

————————–  Alan Kurdi Kürdistanlı Mülteciler Inisiyatifi’nin konuşması: —————————–

Konuşmama başlamadan önce hayatını kaybeden Kürt mülteci dostumuz enternasyonal yoldaşımız Sulti’yi saygı ile anıyoruz.

Yoksulluğun ve savaşların yarattığı kitlesel göçlerin dramatik görüntüleri ile karşılaşıyoruz. Rusya’nın Ukrayna, İsrail’in Filistin işgali devam ederken; Türkiye de Rojava’da ve Irak’taki kürt bölgelerine yönelik saldırılarını ve savaş tehditlerini sürdürüyor, Ortadoğu’da savaşı derinleştiriyor.

Bütün bu savaşlar yıkımın, ölümün ve nihayetinde kitlesel göçmenliğin temel nedeni haline gelmiştir. Devletlerin yarattığı bu kitlesel göçler sağcı, popülist, faşist yönetimlerin güçlenmesine ve yabancı düşmanlığının artmasına vesile yapılmıştır. Ölümden kaçan mülteciler gittikleri yerlerde barınamaz hale getirilmiş, göçmen işçiler insanca yaşamın çok altında ücret ve koşullarla çalışmak zorunda bırakılmıştır. Sağlığa erişimin engellendiği Geri Gönderme Merkezleri, adeta işkence ve kötü muamele için özel inşa edilmiş mekanlardır. Avrupa Birliği ile süren Geri Kabul Anlaşması kendi başına suç teşkil etmektedir. Türkiye’den hukuksuz yargılama ve infaz sonucu sürgün edilen çoğunluğu Kürt olmak üzere siyasetçilerin ve tümüyle göçmenlerin hakları ve hayatları uluslararası pazarlık konusu haline getirilmeye çalışılıyor.

Savaşların ve yoksulluğun yaratıcıları devletler, Birleşmiş Milletler kararları gereği mültecileri kabul etme ve onlara insanca bir yaşam sağlama şöyle dursun, kendi sınırlarına yüksek duvarlar örerek kendi “keyiflerini kaçırmama” çabasındalar. Hem Avrupa Birliği ülkelerinin hem Almanya’nin gayri insani mülteci politikaları hem göç yollarında hem geldikleri ülkelerde büyük acılara sebep olmaktadır.

Avrupa sığınmacılara karşı aleni olarak ayrımcılık yapmaya devam ediyor. Sınır kapılarını kapatarak sığınma hakkını kullanılamaz hale getiriyor. Birlik, Frontex’in cinayetleri, Bulgaristan, İtalya ve Yunanistan’ın sığınmacıları sınırda şiddet uygulayarak ve çıplak geri göndererek, donarak ölmelerine sebep olan uygulamaları örneğinde yaşama hakkına yönelik ihlallere şemsiyelik yapmayı sürdürüyor.

Kapitalist krizin ve emperyalist savaşın daha da körüklediği bir olgu olarak göçmen sorunu, önümüzdeki dönemde dünyada daha da önemli bir sorun haline gelecektir. Dalgalar halinde daha gelişmiş ülkelere akın eden yüz binlerce emekçi, insan gibi yaşama ve çalışma olanağına kavuşmayı beklerken, gittikleri ülkelerde aşağılanıyor, inanılmaz acılar çekiyor ve daha da önemlisi egemen güçlerin kışkırtması sonucunda ırkçı saldırıların hedefi oluyor. Bugün pek çok Avrupa ülkesinde göçmenlere dönük saldırılar artıyor. Almanyada yükselişte olan faşist AFD gibi partiler, temel söylemlerini göçmen karşıtlığı üzerine kurmuş durumdalar. Burjuvazi, işçi sınıfını milliyetçilik tuzağına çekerek kapitalist çelişkilerin üzerini örtmek istiyor.

Gelişmeler, “sığınmacı düşmanlığı”nın sığınmacıların hareketini engellemediği, faşist partileri güçlendirdiğini gösteriyor; ekonomik sorunların büyüdüğü günümüzde bu propagandanın karşılık bulmasının koşulları da artıyor. Aşırı sağa karşı izlenecek tutum, onunla aynı tonda ve yarış halinde sığınmacı düşmanlığı yapmak değil, sığınmanın nedenlerine dikkat çekmek olmalı. Ülkeleri emperyalistler tarafından savaşa sürüklenen, yoksullaştırılan, sömürgeleştirilen insanlara “Neden ülkenizde kalmaya devam etmiyorsunuz?” demek tam anlamıyla utanmazlıktır.

Sığınmacılarla değil sığınma nedenleriyle mücadele esas alınmadığı sürece “sığınmacılar sorunu” bütün devletler, medya, faşist parti ve akımlar tarafından suistimal edilip, halklar karşı karşıya getirilmeye devam edilecek. Bu tehlikeli politikanın püskürtülmesi için; antifaşist, dayanışmacı ve antiemperyalist güçlerin seslerini daha fazla yükseltmesine ihtiyaç var.

Almanya’nın dört bir yanında kamplarda kalan mülteciler cinsel taciz, sağlık hizmetlerinden yoksun bırakılma, yetersiz beslenme ya da zorla çalıştırılma gibi sistematik şiddete maruz kalıyor. Alman devleti dünyanın dört bir yanındaki savaşları körüklemek için milyarlarca Euro harcarken, aynı zamanda savaştan ve baskıdan kaçanların temel haklarını da inkar etmektedir. Hiç kimse bir ev, bir iş ve tam anlamıyla mutlu bir yaşam beklentisi olmaksızın kampta alıkonulmamalıdır.

Hedeflerimiz doğrultusunda hep birlikte mücadele etmediğimiz sürece Almanya’daki mültecilerin koşullarının asla iyileştirilemeyeceğinin farkındayız. Alman devletinin ırkçı iltica politikasına karşı bir mesaj göndermek istiyoruz: tüm insanlık dışı kamplar kapatılmalı ve tüm sakinleri temel yaşam ve barınma haklarına kavuşmalıdır ve şu talepleriniz yerine getirilmelidir:

  • Almanya’daki bütün kampların kapatılmasını isityoruz.

  • Deportların durdurulmasını isityoruz.

  • İkamet zorunluluğunun kaldırılmasını istiyoruz.

  • Mülteciler için ödeme kartı sisteminin kaldırılmasını istiyoruz.

  • Mültecilerin siyasi pazarlık kozu olarak kullanılmasına son verilmesini istiyoruz.

    Yaşam hakkı başta olmak üzere temel haklara erişimin engellenmediği, sınırların bölüp ayrıştırmadığı ve göç edenin koruma veya çalışma amaçlı gittiği yerde ezilip, sömürülmediği, sınırdışının tehdit amaçlı siyasi söylemlere alet edilmediği, mültecilerin siyasi birer piyon olarak kullanılmadığı, hayatlarının tehlikede olacağı bir ülkeye rızaları dışında geri gönderilmediği bir ülkede yaşamak istiyoruz.

    Mücadelemiz insanların sadece göç ettiği için özgürlüğünden yoksun bırakılmadığı; patriyarka, ırkçılık, kapitalizm ve türcülüğün olmadığı bir dünya kurana kadar sağ partilere ve ırkçılığa karşı mücadelemiz devam edecek.

    Sınırsız, Sınıfsız, Sömürüsüz Dünya” sözünden geri adım atmadığımızı bir kez daha ifade ediyoruz.

    Sınırsız bir dünya – kampsız bir hayat!

    Artık yeter – soğuktan ve açlıktan ölmek yerine „ekmek, yaşam ve barış” istiyoruz.

    Berxwedan Jiyana

    Alan Kurdi Kürdistanlı Mülteciler Inisiyatifi