Yine bir 25 Kasım
Bu sene de tüm dünyada 25 Kasım günü, tecavüz edilerek katledilen Mirabel kardeşlerin anısına, „kadına karşı şiddet’ kınanacak. Yine her gün ortalama 2,3 kadının öldürdüğü bir dünyada sokaklara çıkılacak, devlet kurumları, kadınlara verilen haklardan, özgürlüklerden konuşacaklar ve konuştukları esnada herhangi bir ülkede yine kadınlar öldürülecek.
Yaşadığımız ülke, demokrasi, insan hakları, kadın haklarının bolca olduğu zan edilen ülke Almanya’da her 24 saatte bir kadın, kocası, erkek arkadaşı, kendisine en yakın bir erkek tarafından katlediliyor.
Ne basında, ne de görsel medyada hemen hemen hiç değinilmeyen bir durum. Bu konuda çıkan haberlerde de ısrarla cinsiyet temelli cinayetler değil, aile dramı, ilişki dramı gibi haberlerle çarpıtılarak servis ediliyor.
Alman Sol Partinin 2020‘de Federal meclise sunduğu, kadın cinsine yönelik cinayetlerin adını koyarak bu cinayetlerin, cinsiyet temmeli olduğu ve bunun öyle tanımlanması, cinayeti işleyenlerin buna göre cezalandırılması gerektiğini öneren yasa teklifi Federal Meclisteki erkek çoğunluğu tarafından reddedildi.
2011‘de imzaya açılan, 2014‘de yürürlüğe giren, kadınları ve kız çocuklarını koruyacak olan İstanbul sözleşmesini 46 ülkenin imzalamış olmasına rağmen sadece 32 ülkede yürürlüğe konuldu. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi, mağdurların korunması, suçluların cezalandırılması ve bunları hayata geçirecek politikaların belirlenmesini öngeren ilk 4 maddeyi de onaylayan Almanya sözleşmeyi ancak 2018‘de yürürlüğe koydu.
Kadına yönelik şiddet, ev içi şiddete karşı Avrupa Konseyi tarafından kurulan ve 10 üyeden oluşan uzman eylem grubu GREVIO İstanbul sözleşmesine imza atan ülkeleri, sözleşmedeki maddelerin, kadın ve kız çocuklarını şiddetten korumak için hangi düzenlemelerin yapıldığını denetlemek, rapor
hazırlamak. GREVIO nun 2020‘de açıkladığı Almanya raporu hiçte iç açıcı değil. 2018 de İstanbul sözleşmesine imza atan Almanya’nın, bu sözleşmeyi uygulamada çok istekli olmadığı görülüyor.
İki yıllık sürede hala federal ve eyaletler düzeyinde yeterli finansmanın olmaması, bir koordinasyon merkezinin oluştulamamış olması, şiddet gören kadınların sığınabileceği yerlerin yetersizliği, iki yıldır bu konuda devletin hala bir strateji oluşturmaması, şiddete, tecavüze uğrayan kadınların yeterli devlet güvencesi altında korunmaması, en önemlisi, kadına yönelik şiddetin, tecavüzün, cinayetin bunların hepsinin cinsiyet temelli olduğunu ve bu doğrultuda yasal düzenlemelere gidilmemesi, bunun alt yapısını oluşturmaması.
Rapordaki en can alıcı nokta ise, savaştan, açlıktan, şiddetten kaçıp Almanya!ya sığınan kadınların, kız çocuklarının güvenliğini sağlayacak, şiddetten koruyacak, travmalarını tedavi edecek, güvenli barınmalarını sağlayacak hiç bir alt yapının olmaması.
Savaş için ayırdıkları bütçenin belkide az bir bölümüyle bütün bu eksiklikleri giderebilecek olan Almanya GREVIO nun raporunda sınıfta kalmış görünüyor.
Kadını koruyan onca yasaya, alınan koruma kararlarına rağmen, şiddet durmuyorsa, cinsiyet temelli cinayetler her yıl katlanarak artıyorsa, yasa koyucuların, patriyarkal sistemin koruyucuları olmasındandır.
Foto: PUDUHEPA – Women’s Initiative
Gülhan Sarıdoğan