Almanya seçimini yaptı!

HomeManşetAlmanya

Almanya seçimini yaptı!

Almanya seçimini yaptı!

Savaşa hazır ordunun bütün ihtiyaçlarını karşılamak için anayasadaki borç freni kaldırıldı.

Almanya erken genel seçimler sonrasında birinci çıkan Hristian Birlik Partileri CDU/CSU’nun üçüncü olan sosyal demokrat parti SPD ile koalisyon yapmasından başka bir seçeneği yoktu.

CDU/CSU seçimden hemen sonra SPD ile görüşmelere derhal başladılar. „Hükümeti kuracağız, ama öncelikle para lazım“, bu temel konuda anlaştıklarını belirterek kameraların karşısına çıktılar. Savaşa hazır ordunun ihtiyaçları ne ise onu karşılamak için borçlanma frenini kaldıracaklarını ve altyapı için 500 milyar € ek borçlanma yapacaklarını ve bu iki paketi 20. hükümetin son bir kaç haftalık ömründe oylamaya sunacaklarını açıkladılar.

Anayasadaki boçlanma frenini kaldırmak için üçte iki’lik çoğunluk gerekiyor. Yeni seçilen parlementoda bu çoğunluğu sağlamak için AfD veya Sol Parti’nin (die Linke) oylarına ihtiyaç duyacaklardı.

Çoğunluğu sağlamak için Bündnis 90/die Grünen partisinin oylarına ihtiyaçları vardı. Yeşiller’in ek bütçeden 100 milyar ekolojik amaçlı yatırım ve 2045 yılına kadar iklim nötrlüğüne ulaşmayı hedefleyen maddeyi anayasaya yazmayı kabul ettirerek pakete evet diyeceklerini açıkladılar ve öylede yaptılar. Federal parlamentoda (Bundestag) onaylanan anayasa değişikliği 22 Mart cuma günü eyalet parlamentosunda da (Bundesrat) üçte ikilik bir çoğunlukla onaylanması bekleniyor.

Bir yandan savaş endüstrisine evet deyip öbür yandan doğayı nasıl kurtacakları merak konusu.

Geçtiğimiz Salı günü (18.03.2025) bitimine gün sayan parlemento toplanarak anayasadaki borç frenini ve ek borçlanma paketini üçde ikilik çoğunluk kararı ile kabul ettiler.

Hükümet kurulmadan güven kaybetti

23 Şubat seçim gününe kadar borçlanmaya ve borç frenini kaldırma konusunda sert biçimde karşı çıkan kurulacak hükümetin başbakanı Friedrich Merz seçimden hemen sonra 180 derece dönüş yaparak SPD/Yeşiller hükümetinin savunduğunu savunmaya başlaması ve geçtiğimiz günlerde Markus Lanz’ın sunduğu programa katılan Yeşiller partisinden Anton Hofreiter’in „borç freninin kaldırılması ve ek borçlanma konusunda CDU’nun seçim öncesinden de yana olduğunu, seçimlerde güçlü çıkmak için açıklamadıklarını“ itiraf etmesi seçmenlerin nasıl kandırıldıklarını net biçimde ortaya koydu.

Gerek Avrupa’nın gerekse Almanya’nın kurulacak güvenilir bir hükümete ihtiyacı var. Trans-atlantik ilişkilerin Donald Trump’ın seçilmesinden sonra bozulması nedeniyle, Avrupa’nın panik içerisinde güvenliği ve ekonomik çıkarlarını önceleyen dayanışmacı bir birlik yaratabilmesi için Avrupa’nın en önemli motor gücü olan Almanya’nın stabil bir hükümete ihtiyacı var.

Fakat Hristiyan Birlik Partileri ile Sosyal Demokrat Parti’den ibaret kurulacak bir koalisyon hükümetinin güçlü bir hükümet olma şansı yok.

SPD’nin, 2000‘li yıllarda, Gerhart Schröder’in uyguladığı Agenda 2010 neo-liberal politikaların olumsuz etkisinden yeni yeni kurtulmaya çalışırken, sosyal haklar konusunda vereceği tavizler, partiyi gereksiz kılacak bir sonuç yaratacaktır.

ABD’nin Ukrayna desteğinin kesilmesi durumunda, Avrupa ülkelerini daha fazla silahlanmaya ve savaş sanayinin en yüksek düzeyde üretimi için gerekli devlet güvencesi verilecek. Bu daha fazla borçlanmayı gerekli kılmakta. (AB savunma için 800 Milyar Euro’luk bütçe ayırmayı planlıyor.)

Bir yandan AB ordusu/savunması diğer taraftan Almanya’nın ordusunu oluşturması ve gerekli silahlanmayı sağlamak için her yıl en az 100 milyar bütçe ayırmaları gerekmekte. Almanya’nın aldığı kararla önümüzdeki 10 yıl için yaklaşık 1,7 Trilyon borçlanacağı tahmin ediliyor. Bugünden bakıldığında yılda 40 – 50 Milyar Euro sadece faiz ödemesini gerekli kılıyor.

Yani anlaşılan sosyal hakların kısıtlanması konusunda toplumu, güvenlik mi sosyal haklar mı ikilemi içerisinde seçim yapmaya zorlayacaklar. Güvenlik konusunda yıllardır halka empoze ettikleri, yarattıkları dış „düşman“ her an saldırabilir !

Birde iç düşman var ki oda „müslüman“ ülkelerden gelen „düzensiz“ göçmenler. İç güvenliği sağlamak için de polise verilecek özel yetkiler ile hem sınırlarımız korunacak, kaçak kuş bile giremiyecek, hem de burada bulunan ilticası red olmuş ya da suç işlemiş yabancılar derhal ülkelerine geri gönderilecek.

Bunların zemini seçim öncesinde hazırlanmıştı. Seçmen, bugüne kadar ihmal edilmiş olan, alt yapı, eğitim, sağlık, köprüler, emeklilik, bakıma muhtaç insanların sorunları, hayat pahalılığı, konut sorunu gibi sorunlar yerine, göçmenleri/mültecileri konuştu. Partiler ve basının temel konusu oldu göçmenler.

Toplumu biri birlerine düşman ettirerek ırkçı dalgayı daha da güçlendirdiler. Temel sorunlar ikinci planda kaldı.

Sosyal medyada sıkça paylaşılan ve seçim sürecinde Sol Parti’nin (Die Linke) sık kullandığı bir fıkra şöyle :

Bir Banker, sosyal yardımla geçinen biri ve bir mülteci masada oturuyorlar. Masada 12 kek var. Banker masadaki 11 keki alarak sosyal yardım ile geçinene: „dikkat et bu ilticacı senin keki almak istiyor“ der.

İşte durum aynen fıkrada anlatıldığı gibi.

Dış güvenlik ve iç güvenlik derken İnsan hakları, demokrasi, sosyal devlet gibi temel konular ikinci plana atılacak gibi.

İlk örneğini CDU/CSU’nun parlementoya sunduğu 551 soru kataloğu ile yaşıyoruz. Hristiyan Birliğ’in hala hükümet olan SPD/Yeşiller’e sunduğu soru kataloğu devlet fonlarından desteklenen sivil toplum örgütlerini hedef alıyor. Kimin ne için ne kadar para aldığı, bunların her hangi bir partiye yakınlığı, hangi projelerin desteklendiğine ilişkin soruları içeriyor. Bir kaç ay önce parlamentoda AfD ile işbirliği yaptıkları için CDU parti binaları önünde protestolar olmuştu. Amaçları sundukları soru kataloğu ile sivil toplum örgütlerine göz dağı vermek.

Göçmenler konusunda bir uzlaşma sağlayabilirler, fakat bu AfD’nin ve CDU’nun arzuladığı biçimde olmadığı taktirde ana muhalefet partisi AfD’nin taaruzuna maruz kalacaktır.

Çünkü seçimden önce Trump’ist çıkışı ile ne demişti Fridrich Merz, „Ben başbakan olursam başbakanlık yetkimi kullanarak bütün eyalet İçişleri Bakanlarına talimat vererek Almanya’nın bütün sınırlarını kontrol altına alacağım“, Bu mümkün mü? Hayır.

AfD’nin kulanacağı başlıca konulardan biri de bu olacak.

Kurulacak hükümetin geleceği pek parlak gözükmüyor. SPD/CDU/CSU koalisyonun dört yıllık ömrü olur mu, biraz şüpheli görünüyor.

Peki kısa, orta ve uzun vadade AfD ile Hristian Birlik Partileri CDU/CSU arasında ortak çalışma olasılığı olabilir mi?

Almanya Hitler Faşizmini yaşamış bir ülke olarak faşizm tandanslı partilerle birlikte çalışma konusunda hala dikkatli davranıyor.

Fakat olmaz diye bir şey yok. Alıştıra alıştıra aşağıdan yukarıya birlikte iş yapmaları ve belki de hükümet ortaklığı bile olabilir.

Rosa Luxemburg Vakfı’nın araştırmasına göre özellikle Doğu Eyaletler’inde en az 100 defa AfD ile diğer partiler birlikte çalışmış. En fazla da CDU ile gerçekleşmiş.

Ülkenin yaşayacağı sorunlara bağlı olarak eğer SPD ile oluşturacakları hükümet erken dağılırsa Friedrich Merz havluyu atabilir. Bu durumda Fridrich Merz’in de sağında olan yeni nesilden Carsten Linnemann, Jens Spahn, Julia Klöckner, Tilman Kuban gibi isimler atağa geçecektir ve bunlar için AfD ile işbirliği yapmak tabu değildir.

Seçim öncesinde Rheinland-Pfalz birinci sıra adayı Klöckner Instagramda yaptığı paylaşımda „Sizin taleplerinizin yerine gelmesi için AfD’yi seçmenize gerek yok, bunun için demokratik alternatif var: CDU“

Bu paylaşım ile Klöckner „bizim aramızda programatik bir fark yok, fark sadece formel“ olduğunu itiraf etmekte.

Diğer taraftan, Friedrich Merz, Nürnberg’de CSU kongresinde yaptığı konuşmada ve bir çok açık oturumda AfD ile aralarındaki farkı açıklarken,“bunlar NATO’ya karşı, AB’ye karşı, bunun için AfD ile birlikte çalışmamız mümkün değil“ diyordu. Ekonomik ve sosyal politikalar, göç, güvenlik konularındaki farklılıklarına hiç dokunmuyordu.

Diğer taraftan AfD gerek NATO konusunda gerekse AB konusundaki düşüncelerini revize etmiş, bu seçimlere öyle girmişti.

İki sağ cephenin ortaklıkları ve olabilecekler üzerine geniş bir değerlendirme yapılabilir.

Fakat asıl önemli olan sağa evrilen cumhuriyetin solunda kalanlar nasıl bir alternatif gerçekleştirecek?

Ali Şahverdi