Friedrich Merz şehir görüntüsü tartışması ile ırkçılığı ifşa ediyor /Ali Şahverdi – Nürnberg

HomeManşetMakaleler

Friedrich Merz şehir görüntüsü tartışması ile ırkçılığı ifşa ediyor /Ali Şahverdi – Nürnberg

Hristiyan Birlik Partileri CDU/CSU kamuoyu yoklamalarında Almanya İçin Alternatif’in (AfD) gerisine düşmüş durumdalar.

AfD, doğu eyaletlerinde yüzde 34 – 40 civarında oy potansieline sahip görünüyor. Almanya’nın batısında gittikçe güç kazanmaya devam ediyor.

Baden-Wüttemberg’de %21, Rheinland-Pfalz’da %19 gösteriyor. Bu iki eyaletde ve 3 doğu eyaletinde 2026’da eyalet seçimleri yapılacak.

Bundan önceki yazılarımızda doğu eyaletlerinde CDU ve AfD arasında birlikte çalışıldığından ve doğu eyaletlerinde CDU’luların güvenlik duvarının kaldırılması talebininden bahsetmiştik. Almanya’nın batısından da CDU’nun önemli kişileri benzer söylemleri dile getirmeye başlayınca, CDU genel başkanı ve Başbakan Friedrich Merz CDU içindeki çatlak seslerin önüne geçmek için kapalı toplantı yapma gereği duydu.

Toplantıyı yapmaya mecburdu çünkü AfD ile çalışmayı gündeme getirenler herhangi birileri değildi. CDU içinde ağırlığı olan kişiliklerdi.

Bunlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz:

Julia Klöckner’in gölge kabinesinde bakan danışmanı olan ve 2022 yılında Friedrich Merz tarafından CDU temel değerler komisyonu başkanlığına atanan Mainz’li tarihçi Andreas Rödder, CDU fraksiyon başkanı Jens Spahn, eski savunma bakanı Karl-Theodor zu Guttenberg ve eski CDU genel sekreteri Peter Tauber.

Bunlar farklı zamanlarda ve yerlerde açıklamalar yapsa da ortak sayılabilecek söylemleri: „AfD oylarını yükseltiyor, gelecekte birlikte çalışmaya zorunlu kalacağımıza, şimdiden aramıza rahatlıkla çiğniyebileceğimiz bir kaç kırmızı çizgi belirliyelim, güvenlik duvarını kaldıralım“ biçiminde.

CDU, içindeki çatlak sesleri giderip birlik içinde seçime girmesi gerekiyor, yoksa hüsrana uğrayabilir.

Toplantıdan sonra yapılan basın toplantısında Friedrich Merz : „Güvenlik duvarı bizim konuşma jargonumuz değil, AfD ile programatik olarak bir birimizdan çok uzağız. Şu andaki AfD ile çalışmamız mümkün değil” dedi. Seçimlerde asıl rakiplerinin AfD olduğunun altını çizdi.

Yani AfD, içindeki „aşırı sağcı“larla arasına mesafe koyarsa, NATO konusunda daha ılımlı, Putin’i düşman ilan ederse, Avrupa Birliği konusunda daha ılımlı söylemler savunursa, neden çalışılmasın?

Donald Trump ve etrafındaki teknoloji milyarderlerin AfD’yi desteklemeleri CDU’yu AfD ile birlikte gelecek hükümete hazırlayan bir proje olabilir.

Andreas Rödder, Jens Spahn ve Guttenberg’in ABD ile olan iyi ilişkileri göz önünde bulundurulursa, gelecekte AfD ile ortak bir hükümet olasılığının hazırlığı açısından görüşlerinin tartışmalara yansıması olarak da algılanabilir.

Friedrich Merz, şehirlerimizin görüntüsünden rahatsız

Aynı basın toplantısında Hükümetin, göçmenleri sınırdışı etme konusunda ne kadar başarılı olduklarından bahsederken, daha şehirlerimizin görüntüsünü düzeltme konusunda yapacaklarımız var dedi. Ve tartışma AfD ile CDU/CSU’nun birlikte çalışıp çalışmayacağı konusundan başka bir konuya geçti. Haftalardır şehirlerimizin görüntüsü asıl tartışma konusu oldu.

AfD’nin sağ popülist söylemini Başbakan Friedrich Merz dillendirdi.

Gazetecilerin, Başbakan Merz’e Şehir görüntüsü konusunda neyi kastediyorsunuz sorusuna ise Merz „ Kızınız varsa ona sorun o da ne kastettiğimi size anlatacaktır“ dedi.

Bu açıklamalar üzerine özellikle kadınlardan, „bizi ırkçı-ayırımcı politikanıza alet etmeyin“ biçiminde yoğun tepki geldi.

Friedrich Merz’i dinlerken, Recep Tayyip Erdoğan’ın 2013 „Kabataş yalanı“ olarak anılan Gezi direnişi sırasında „benim başı örtülü kardeşlerime saldırdılar“ iftirası aklıma geldi. İkisinin de kadın hakları konusunda cümle kuracak son kişiler olmalarına rağmen kadınlar üzerinden düşman yaratmaya çalışmaları trajikomik bir durum… destek de buluyorlar.

Almanya’da yılda 365 kadın öldürülüyor. Yani her gün bir kadın bir erkek tarafından öldürülüyor. Her dakika onlarca kadın cinsel tacize uğruyor. Kimliklerinden bağımsız olarak erkek sorunumuzun olduğu kesin. Göçmen politikası bağlamında meseleyi tartışmak, özellikle kadın hakları konusunda muhafazakarlıkları ile bilinenlerin, miş mış gibi kullanmaları ayrımcılık ve ırkçılıktır.

Şehirler, içinde yaşayanlar ile biçimleniyor.

Evet, şehirlerimiz, görüntüsü içinde yaşayan insanların çeşitliliği ile şekillenen canlı yerlerdir. Toplumun yaklaşık yüzde 30’u göçmen hikayesi olan insanlardan oluşuyor. Bazı şehirlerimizin %50’den fazlası göçmen kökenli. Bu durumda göçmen ülkesi olan Almanya yeniden şekilleniyor. Caddede, bürolarda, okulda, doktorda, hastahanede, laboratuvarda, bakkalda, fırında,fFabrikada, yani her alanda göçmen görmeye alışmadıysanız, sizde bir sorun var Merz Bey.

Başı kapalı kadınlar büroları, iş yerlerini temizledikleri zaman hiç gözünüze batmıyordu. Şimdi o temizlik işçilerin, bantta çalışan, maden ocaklarında çalışan madencinin çocukları, torunları, okudular meslek sahibi oldular hayatın her alanında karşınıza çıkıyorlar. Rahatsızı mı oldunuz sayın Merz? Misafir işçi olarak çağırdığınız anne ve babalarımıza iş yeri açma ruhsatını 1980’lere kadar vermediniz, ördüğünüz yasal barikatlarla zorlaştırdınız. Şimdi bunların çocukları ve torunları şehir içinde bile boşalan dükkânlarda yüksek kiralar ödeyerek iş yaparak vergisini ödüyor. Bu seni neden rahatsız ediyor sayın Merz?

Senin Parlamento Grup başkanın Jans Spahn genel seçimler öncesinde “hart aber fair” tartışma programında biz göçmen ülkesi değiliz dedi. Siz göçmen ülkesi olduğumuzu henüz sindirmiş değilsiniz. Burada 3-4 kuşaktır yaşamını sürdüren insanları yeniden yabancı olduklarını hatırlatıyorsunuz ya, AfD’ye ne gerek var ki siz oldukça? Ne demişti şimdiki Parlamento Başkanı Julia Klöckner seçim çalışmasında (Afişlerde): „Sorunların çözümü için AfD’yi seçmenize gerek yok, demokrasi sınırları içinde CDU var onu seçin“ demişti. (Yani aslında yok birbirimizden farkımız)

Şehir görüntüsü“ tartışmasının güvenlik boyutu.

Kız çocukları, kadınlar üzerinden bir yandan da güvenlik sorunu gündeme getirilerek, Kİ (sanal zeka) milyarderi Peter Thiel’in geliştirdiği Palantir programının bütün eyalet güvenlik güçlerinin kullanımına ikna etmenin de yolunu açacaktır. Yarın her köşede yerleştirilmiş bir kaç kamera ve yüz tanıma programı ile her attığımız adımı kontrol eden bir duruma gelebiliriz.

Mülteciler üzerinden ırkçılık yayılıyor!

Toplumun en savunmasızları onlar. En ucuz ücretle çalışmaya razı, iyi bir yaşam için binlerce kilometreyi aşmayı, ölümü bile göze alarak yola çıkanlar onlar.

Onlar diye bahsettiklerimizin arasında yarın bizde olabiliriz. Kimse ama hiç kimse onlar diye bahsedilen, yerini yurdunu terk etmek zorunda kalan kişiler gibi olmam diye düşünmesin. Her an hepimizin başına gelebilir.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Komiserliği UNHCR’in açıklamasına göre şu anda 123 Milyon insan ya kendi ülkesi içerisinde ya da başka ülkelere kaçmak zorunda kalmış durumda. Bunların %73’ü ucuz veya orta ölçekli iş gücü sektörü olan ülkelerde bulunmaktalar. Uluslararası yardımların kesintiye uğradığı şu dönemde durumları oldukça kötü.

Göç dalgası bütün hızı ile devam ederken, Avrupa gerek ördüğü duvarlar sayesinde gerekse etrafında güvenilir ülke olarak kabul ettiği ülkeler ile yaptığı anlaşmalar sayesinde kalelerini şu anda koruyabiliyor.

Alman gibi görünmeyenlerin’ aidiyetinin tartışmalı hale getirilmesi ve özellikle de en savunmasız topluluk olan mültecilere karşı düşmanlaştırma sürdükçe, 17 Milyon kişinin yoksulluk sınırında olduğu, her gün Tafel’in (sofra yardım derneği) iki milyon kişiye yemek verdiği, konut, altyapı, okulların durumu tartışılmayacak. Böl – parçala – yönet …

Taraflar netleşiyor / sertleşiyor

Hristiyan Birlik Partileri ile Sosyal Demokratların oluşturduğu Siyah/Kırmızı Hükümet 4 yılın sonuna kadar dayanır mı belli değil, dayanmayabilir.

Şu anki algıya göre yapılacak erken ya da olağan seçimlerde taraflar saflarını belirleyecek. Parlamenter düzeyde CDU/CSU ve AfD sağ kanadı, Sosyal Demokrat Parti SPD, Bündnis 90/die Grünen (Yeşiller) ve Sol Parti (Die Linke) de sol kanadı oluşturacak, BSW nerede duracağına henüz karar vermiş değil.

Merkez siyaset diye bir şey kalmadı, kimse kendisini kandırmasın. Seçmenlerin kararı da, sandık önlerine konduğunda belli olacak.

Şaka yapmanın zamanı değil, iş oldukça ciddi. AfD ye ve Hristiyan Birlik Partileri CDU/CSU’nun sağ muhafazakâr kanadındaki gelişmelere, söylenenlere daha dikkatli olma ve gelişen faşist dalganın karşısında birleşik bir muhalefetin örgütlenmesine acilen ihtiyaç var.

Yarın çok geç olabilir.

Ali Şahverdi /Nürnberg