Almanya’da polis şiddeti ve kurumsal ırkçılık. – Ahmet Güler

HomeManşetAlmanya

Almanya’da polis şiddeti ve kurumsal ırkçılık. – Ahmet Güler

Almanya’da polis şiddeti ve kurumsal ırkcılık. – Ahmet Güler

Son yıllarda özellikle göçmenlere, mültecilere ve muhaliflere karşı polis şiddeti Almanya`da ciddi oranda artış göstermekte. Yapılan araştırmalara göre 1990 yılından bu yana çoğu ölümle sonuçlanan 270 kişi polislerin silahlarından çıkan kurşunlarla vuruldu[1]. Araştırmalar 1990 yılından bu güne 180`in üzerinde insanın polis gözetiminde yada sokakta polisin uyguladığı aşırı şiddet sonucunda hayatlarını kaybetti. Yine bu tarihler arasında Polis tarafında öldurülen 160 kurbanın kara tenli olması dikkat çekmekte. Bu ölüm olaylarında 90`a yakın göçmen ve mültecinin hayatlarını kaybettiği yer ise, polis karakollarında, sınır dışı edilmek için konuldukları hücrelerde meydana geldi[2]. Ölüm sebeplerine gelince çoğu uğradıkları aşırı şiddet, işgence, iddiaya göre‘‘kaçmaya çalışmak“ veya uyuşturucu kontrolü için zorla içmeye zorlandıkları (Brechtmittel) kusma ilaçları sonucunda meydana geldi. Bu konudaki resmi açıklamaların hemen hemen hepsinde hücrelerin 24 Saat kameralarla sıkı bir şekilde izlenmesine rağmen kanıtlar gizlenerek ölen bu insanların intihar ettikleri doğrultusunda tutanaklar tutularak, her hangi bir yasal işleme bile gerek duyulmadan soruşturmalara son verildi.

Yakın zamanda Bremen ve çevresinde`de sekiz aylık süre içerisinde Polis şiddeti sonucu iki göçmen daha yaşamını yitirdi.

Ezidi kökenli Qosay Sadam Khalaf 5 Mart 2021 tarihinde Polis`in sert müdahalesiyle Delmenhorst`ta göz altına alındı. Uyuşturucu araması gerekçesiyle bir parkta uzun kovalamaca sonucu yakalanan 19 yaşındaki gence polisler biber gazi sıkıp, kelepçeleyerek göz altına aldılar. Sert müdahale sonucu getirildiği karakolda sağlık durumu kötüleşen Qosay Sadam Khalaf`in hücresinden yardım taleblerine polis,“tiyatro yapıyorsun“ diyerek kayıtsız kaldı. 6 Mart 2021 tarihinde durumunun daha da kötüleşmesinden sonra hasthaneye kaldırılan genç yaşamını yitirdi. Qosay`ın arkadaşları Delmenhorst `daki bu Polis karakolunda göz altına alınan yabancılara karşı sistemli şiddetin, ırkçı davranışların, dayak ve kötü müdahalelerin yeni olmadığını Qosay`ın ölümde de bu uygulamaların sebep olduğunu iddia ediyorlar.

Qosay ile olay günü beraber olan arkadaşı Hamaudi o gece karakolda olanları şöyle anlatıyor; “Gözaltı esnasında fenalaşan arkadaşımın yanına bir polis gelip diz çökmüştü. Daha sonra  toplam beş erkek ve bir kadın polis Qosay‘ın hücresine geldiler. Biber gazi operasyonundan sonra rutin olarak çağrılan bir sağlık görevlisinin Qosay`ı düzgün bir şekilde muayene etmediğini ve sağlık görevlisinin Qoşay’a inanmayıp rol yaptığını söylemiş‘‘.[3]

Poliste yaşanan yüzlerce ölüm olaylarında olduğu gibi bu ölüm olayında da polisler hakkında ölüme sebebiyet vermekten dolayı açılan dava savcılık tarafından soruşturmaya gerek görülmediği gerekçesiyle durduruldu. Gerekçe olarak polislerin ihmali olmadığı, Qosay Sadam Khalaf`in ölümünün sadece bir talihsizlik sonucu olduğu belirtildi.

19 yaşındaki Qosay´ın ölümünden sekiz ay önce yine 18 Haziran 2020 tarihinde Fas kökenli göçmen Mohamed İdrissi kapısının önünde komşularının ve çocukların gözleri önünde polis kurşunlarıyla can verdi. 54 yaşındaki Mohamed çevresinde sessiz ve özellikle çocuklara karşı sevecenliğiyle tanınıyordu.  Göçmenlerin yoğun yaşadığı Gröpelingen semtinde tek başına yaşıyan, 27 yaşında bir kızı da olan Mohamed uzun süredir psikolojik sorunlarından dolayı tedavi görmekteydi. Ruhsal durumunun yerinde olmadığı (Sozialpsychiatrischen Dienste) Sosyal Psikoloji Kurumu tarafından bilinmesine rağmen evinin bodrumunun boşaltılması için kapısına dayanan ve biber gazi sıkan polislere elindeki bıçakla engel olmak isteyen İdrissi, yakın mesafeden göğsünden aldığı kurşunlarla olay yerinde can verdi. Normal koşullarda polislerin bu tür psikolojik sorunları olan insanların yanına psikolojik danışman olmadan olan yerine gelip müdahele etmesi yasal değildir. Olayın cinayet olduğunun detayları komşularının telefonla yaptıkları video görüntülerinin sosyal medyada paylaşılmasıyla daha da net olarak ortaya çıktı. Daha sonra yayınlanan amatör videolarda ise, İdrissi`nin cansız bir şekilde yerde yatmasına rağmen polislerin ellerini kelepçeledikleri görülmektedir. Babasını kaybeden 27 yaşındaki Aicha Meisel-Suhr, bunun bir cinayet olduğunu, eğer babası bir Alman olsaydı böylesi bir durumun yaşanmaycağını basına verdiği demeçlerde sık sık dile getirdi. Ailenin avukatı ve “ Muhamed için Adalet Komitesi“nin tüm girişimlerine rağmen bu olay da delil yetersizliğinden, kovuşturmaya gerek olmadığı gerekçesiyle durduruldu. Bu durumun Bremen gibi SPD, Yeşiller Partisi ve Sol Parti koalisyonu ile yönetilen bir eyalette olmasıda ayrı bir tartışma konusu.

Almanya`da ırkçılığın günlük yaşamımızın bir parçası haline gelmesi aşırı sağcı faşist- neo nazi örgütlenmelerinin her geçen gün sözlü ve fiili saldırılarının tırmanması artık sıradan bir durum haline geldi. Yapılan araştırmalarda 1990 yılından günümüze 200`ün üzerinde insan kundaklama, suikast ve değişik saldırılarda faşistler tarafından katledildi[4]. Hayatını kaybedenlerin % 98`e yakını göçmen kökenli ve mültecilerden oluşmakta.

Asıl ürkütücü olan ise Almanya‘da kurumsal anlamda yaygınlaşan, sıradanlaşan ırkçılığın ulaştığı boyut. Alman ordusu ve polis teşkilatı içerisindeki faşist örgütlenmelerin varlığı artık normal bir durum haline geldi[5]. Örneğin NSU (Nasyonal Sosyalist Yeraltı Örgütü) terör örgütünün cinayetlerinde ve Hanau`daki katliamda devletin gölgesinin düştüğü, olayın aydılatılması delillerin kamuoyuyla paylaşılması yerine dellillerin gizlenmesi, üzerlerinin örtülmesinin, yaşanılanların hangi boyutta olduğunu bir kez daha göstermektedir.

Yukarıdan aşağıya yükselen bu ırkçı gelişmelere karşı anti-faşist, anti-ırkçı mücadelenin anti- kapitalis bir mücadele peşpektifi ile birleştirilerek örgütlenmesi bu gün daha da bir önem kazanmakta. Bir taraftan günlük yaşamımızda ırkçılığa, ayrımcılığa ve faşist saldırılara karşı sokakta örgütlenirken, kurumsal ırkçılığa karşı durmayı da kapsayan bir mücadeleyi genişletmek gerekmektedir.

[1] https://taz.de/Kommentar-Toedliche-Polizeischuesse/!5405838/

[2] https://deathincustody.noblogs.org/recherche/

[3] https://www.nds-fluerat.org/48639/aktuelles/qosay-k-delmenhorst/

[4] https://www.dw.com/de/chronologie-rechte-gewalt-in-deutschland/a-49251032

[5] https://www.birgun.net/haber/almanya-da-irkci-bir-askerin-17-isimlik-liste-yaptigi-ortaya-cikti-306560