Pinochet’nin Almanya’daki uşakları

HomeManşetMakaleler

Pinochet’nin Almanya’daki uşakları

Pinochet’nin FAC’deki uşakları

Alman politikacılar askeri diktatörlüğün istikrara kavuşmasına büyük katkıda bulundular. Birçok soru hala açık.

Susanne Brust ve Ute Löhning, 08.09.2023

12 Temmuz 1973 gibi erken bir tarihte Berlin’deki “Şili ile Dayanışma” Komitesi Şili’de bir darbe hazırlığından söz ediyordu. Başkent Santiago’da 29 Haziran’da yaşanan başarısız darbe girişimi, sağın geniş kesimlerinin “çıkarlarını her zamankinden daha ciddi bir şekilde tehdit eden Unidad Popular sol ittifakının hükümetini ortadan kaldırmak” için “artık hiçbir araçtan korkmadıklarını” göstermişti. Gelişmekte olan Batı Almanya Şili dayanışma hareketinin merkezinde yer alan ve 2023’te “Lateinamerika-Nachrichten” adıyla 50. yılını kutlayacak olan “Chile-Nachrichten “in ikinci sayısı böyle diyordu. Ve devam ediyor: “Bu arada, Şili’nin güneyinde – Alman kolonisi ‘Dignidad’ da dahil olmak üzere – faşistlerin paramiliter birlikleri ve silah depolarıyla ilgili haberler artıyor.”

Aslında Salvador Allende’nin devrilmesi, Federal Cumhuriyet ile Şili arasındaki ilişkilerde kilit bir rol oynayan Alman tarikatı Colonia Dignidad’da hazırlandı. Patria y Libertad (Vatan ve Özgürlük) gibi sağcı paramiliter gruplar, tarikat liderliği tarafından organize edilen yakın dövüş eğitimi ve patlayıcı tatbikatları için Santiago’nun 400 kilometre güneyindeki bu yerleşimde toplandı. Şili kriminal polisi PDI’nin eski müdür yardımcısı Luis Henríquez Seguel, 2020’de verdiği bir röportajda “Bu (tatbıkatlar), silah kullanımı, saldırı ve yol kapatma eylemlerini içeriyordu” diye anlatmıştı.

Augusto Pinochet 11 Eylül’de hükümet sarayı “La Moneda “yı bombalattığında her şey çok hızlı gelişti. Binlerce solcu ve entelektüel, sendikacı ve tarım işçisi kısa sürede tutuklandı, işkence gördü ya da öldürüldü.

İki Alman devleti darbeye farklı tepkiler verdi. FAC’de, Allende’ye ilişkin görüşlerinde bölünmüş olan SPD başlangıçta dehşetini dile getirdi. Buna karşılık CDU/CSU kınamalarda geri durdu ve insan hakları ihlallerini küçümsedi. Darbeden sadece on bir gün sonra, “Bayernkurier” CSU başkanı Franz Josef Strauß’un şu sözlerini aktarıyordu: “Şili’de hüküm süren kaos göz önüne alındığında, düzen kelimesi Şilililer için aniden yeniden tatlı bir ses haline geliyor”. Darbe ve sivil-asker diktatörlüğü ancak Soğuk Savaş bloğu çatışması bağlamında anlaşılabilir. Strauß gibi pek çok CDU/CSU’lu siyasetçi de darbecilerin, darbeyle komünist bir diktatörlüğü önledikleri söylemini benimsedi. Ekim 1973’te Şili’ye yaptığı bir ziyaretin ardından, Federal Meclis İnsani Sorunlar Komisyonu Başkanı Bruno Heck (CDU), Santiago’daki Ulusal Stadyum’daki siyasi tutukluların yaşamını “güneşli havada oldukça keyifli” olarak tanımladı. Ulusal Stadyumda yaklaşık 40 000 kişi tutulmuş ve bunların birçoğu işkence görmüş ve öldürülmüştür. FDP başlangıçta darbeyi kınadı, ancak Dışişleri Bakanı Walter Scheel kısa süre sonra daha önce kesilmiş olan diplomatik ilişkileri yeniden başlattı.

Kısa bir süre önce Şili tarafından devlet olarak tanınmış olan Doğu Almanya (Alman Demokratik Cumhuriyeti, ADC) ise daha kararlı bir tepki verdi. Diplomatik ilişkileri kesti, Santiago’daki büyükelçiliğini Finlandiya büyükelçiliğinin koruması altında bir ticaret misyonuna dönüştürdü ve geride kalan bir grup zulüm gören muhalifleri destekledi. Kısa bir süre için, zulüm gören yaklaşık yüz Şilili orada toplandı.

Santiago’daki Federal Almanya Cumhuriyeti Büyükelçiliği ve Dışişleri Bakanlığı başlangıçta koruma talep edenlere yardım sağlama konusunda çok tereddütlü davrandı ve onları BND (Bundesnachrichtendienst, Federal İstihbarat Servisi) ve Anayasayı Koruma Dairesi tarafından güvenlik kontrolüne tabi tuttu. Olası tehdit olarak sınıflandırılanların FAC’ye girmesine izin verilmedi. Dönemin Federal İçişleri Bakanı Hans-Dietrich Genscher (FDP) kimlerin FAC’a alınacağını “Buraya bir grup Tupamaro’yu sokmayacağız” sözleriyle gerekçelendirdi. Acımasızca işkence gören gazeteci ve MIR (Devrimci Sol Hareketi) lideri Gladys Díaz’ın FAC’ye kabul edilmesi bir yıldan fazla sürdü ve Şili’deki siyasi mahkumlar için kampanya yürüten Batı Berlin kadın komitesinden çok sayıda mektup geldi.

En azından bazı Alman şirketleri için darbe işe yaradı: Allende Şili’deki yabancı şirketlerin kamulaştırılmasını savunurken, cunta pazarı uluslararası şirketlere açtı. Örneğin Alman kimya şirketi Farbwerke Hoechst AG şu açıklamayı yaptı: “Şili gelecekte Hoechst ürünleri için giderek daha ilginç bir pazar olacak.”

Aslında, FAC’nin Şili ile ticaret dengesi darbeden sonra önemli bir yükseliş yaşadı: Şili’ye ağırlıklı olarak makine, araç ve elektronik ihracatı yüzde 40’ın üzerinde, Şili’den ağırlıklı olarak bakır, diğer hammaddeler ve tarım ürünleri ithalatı ise yaklaşık yüzde 65 oranında arttı. 1974 gibi erken bir tarihte Şilili bir ticaret heyeti FAC’yi ziyaret etti. Darbeden yıllar sonra bile FAC Şili cunta ile iyi ilişkilerini sürdürdü ve ekonomik ilişkilerin yoğunlaşmasını destekledi. Kısa süre içinde Federal Almanya Cumhuriyeti Şili’nin ikinci en önemli ticaret ortağı haline geldi. Her şeyden önce, FAC Şili’yi etkileme olanaklarını kullanmadı, uluslararası kredilerin uzatılmasına ve borçların yeniden düzenlenmesi prosedürlerine karşı çıkmadı. Böylece cunta kendini istikrara kavuşturabildi ve ekonominin ile toplumun neoliberal bir şekilde yeniden yapılandırılması sürecine devam edebildi.

Finans ve ekonomi politikası açısından özellikle CDU ve CSU cunta ile yakın ilişkiler içindeydi. CDU’lu politikacı Heinrich Gewandt, Allende’nin iktidara gelmesinden önce Şili’deki Hıristiyan Demokratları desteklemişti ve 1973’ten itibaren CDU/CSU, Batı Alman girişimciler ve askeri cunta arasında bir irtibat olarak görülüyordu. “Nürnberger Nachrichten”e göre, diğer Federal Meclis üyeleri, sekiz Şili konsolosu, federal ordu subayları ve işadamlarıyla birlikte 40.000 DM topladı ve bu para Deutsch-Chilenischer Freundeskreis adlı kar amacı gütmeyen bir dernek tarafından bağış olarak doğrudan cuntaya teslim edildi.

CSU başkanı ve Bavyera Başbakanı Franz Josef Strauß, hayatının sonuna kadar Şili askeri cuntasıyla iyi ilişkileri savunan önemli bir rol oynamıştır. Strauß 1977 yılında Alman göçünün 125. yıldönümü kutlamaları için Şili’ye gitmiş ve Pinochet ile görüşmüştür. Bunu Şili ordusuna Alman kamyonlarının teslimatı izledi. Şilili araştırmacı gazeteci Mónica González’in 1987’de yaptığı araştırmaya göre, Strauß’un sırdaşları 1978’de Pinochet ve Hava Kuvvetleri Komutanı Fernando Matthei ile Messerschmidt-Bölkow-Blohm’dan (MBB) Şili Hava Kuvvetleri’ne BO-105 helikopterlerinin teslimatı için pazarlık yaptı ve bu helikopterler “Kormoran” olarak tanındı. MBB mümkün olduğunca öne çıkmayacaktı; anlaşma bir siyasi işbirliği ve eğitim projesi adı altında sürdürüldü. Strauß ancak on yıl sonra böyle bir anlaşmanın yapıldığını itiraf etti.

CDU/CSU çevresinden ve Colonia Dignidad’ın Alman destekçilerinden iki Würzburg profesörünün yakın bağlantıları da siyasi açıdan önemliydi: Sosyolog Lothar Bossle Pinochet ile doğrudan temas halindeydi. Avukat Dieter Blumenwitz, rejimin neoliberal ekonomik ve sosyal modeli benimsediği 1980 Şili anayasasının hazırlanmasına katılmıştır.

Franz Josef Strauß’un, CSU’dan parti arkadaşlarının ve özellikle de Santiago’daki Alman Büyükelçiliğinin yakın ilişkiler içinde olduğu Colonia Dignidad, diktatörlük için stratejik bir öneme sahipti. Şili baskı aygıtının bir parçasıydı. Alman tarikat üyeleri, gizli servis Dirección de Inteligencia Nacional’in (DINA) gözaltı merkezlerine radyo teknolojisi yerleştirdi. Tarikat liderliği, 2005 yılında el konulan ve mahkumların sorgulanmasına ilişkin bilgileri içeren yaklaşık 45.000 fişlenme kartından oluşan gizli bir arşiv oluşturdu. DINA darbeden sonra tarikatın yerleşim alanında bir esir kampı kurmuş, burada çok sayıda muhalif işkence görmüş ve muhtemelen yüz kadarı öldürülmüştür. Yerleşim sakinlerinin ifadelerine göre cesetler çukurlara gömüldü, yıllar sonra tekrar çıkarıldı ve yakıldı.

İşkence haberlerinin ardından 1978 yılında CSU ve ona bağlı Hanns Seidel Vakfı’nın yaklaşık 35 üyesinden oluşan bir heyet yerleşimi ziyaret etti. Strauß’un dış ilişkiler sorumlusu Dieter Huber daha sonra yaptığı açıklamada, dostane bir şekilde karşılandıklarını ve “hiçbir engelle karşılaşmadan” her şeyi görebildiklerini söyledi. “Hiçbir yerde hakkında çok konuşulan işkence odalarına rastlamadık.”

Alman silah tüccarı ve Federal İstihbarat Servisi (BND) muhbiri Gerhard Mertins (“Uranüs” kod adlı) belirleyici bir rol oynamıştır. Neo-Nazi gruplarla 1945’ten sonra da temaslarını sürdüren eski SS subayı, şirketi Merex AG aracılığıyla Bundeswehr’in (Alman ordusu) ıskartaya çıkmış silahlarının ticaretini yaptı ve BND’nin bilgisi dahilinde gerilim bölgelerine silah malzemesi tedarik etti. Bu durum Şili-Latin Amerika Araştırma ve Dokümantasyon Merkezi’nden Jan Stehle tarafından “Der Fall Colonia Dignidad” adlı kitabında anlatılmaktadır. Stehle, “Gerhard Mertins’in ifadelerine göre, BND onu 1972 gibi erken bir tarihte Colonia Dignidad ile temas kurması ve koloni hakkında bilgi edinmesi için görevlendirdi” diyor. Alman kolonisinde 1989’a kadar birkaç kez kalan Mertins’in yerleşim için silah temin ettiği ve Şili ordusuna silah sattığı da söyleniyor.

Yıllardır süren cezai soruşturmalara rağmen Alman yargısı Colonia Dignidad’da işlenen suçlar için herhangi bir dava açmadı; bu ülkede bir nevi fiili bir cezasızlık söz konusu. Alman vatandaşı olan koloni liderleri Almanya tarafından Şili’ye iade etmediğinden, burada güvenli bir sığınak buluyorlar. Örneğin, gizli servis DINA ile iyi bağlantıları olan eski hastane müdürü Hartmut Hopp, 2011’den beri Krefeld’de rahatsız edilmeden yaşıyor.

Stehle, “Kapsamlı bir soruşturma için ve FAC’nin Şili diktatörlüğüne gerçekten ne kadar derinden dahil olduğunu değerlendirmek için,” diyor, “gizli servislerde, özellikle de BND’de kilit altında tutulan tüm belgeler ve Crypto-Leaks ayrıntıları açıklanmalı ve değerlendirilmelidir.” 2020’de Frontal21 ve “Washington Post” tarafından yapılan araştırmalarla ortaya çıktığı üzere, İsviçreli Crypto AG şirketi on yıllardır dünyanın dört bir yanındaki hükümetlere gizli mesajların şifrelenmesi için teknoloji satıyordu. Ancak BND ve CIA şirketi gizlice satın almış ve şifreleri okuyabililiyordlardı. Muhtemelen Şili darbesinden önce de bu planlardan haberdardılar ama onlara karşı harekete geçmediler ya da Allende’yi uyarmadılar. Stehle, Crypto Leaks skandalı ışığında tarihin yeniden değerlendirilmesinin gerekli olabileceğini söyledi. “BND’nin, örneğin Plan Condor (Şili, Arjantin, Uruguay, Paraguay, Bolivya, Brezilya’daki diktatörlüklerin baskı aygıtları arasındaki ulusötesi işbirliği; editörün notu) çerçevesinde sistematik insan hakları ihlalleri hakkında, Latin Amerika diktatörlüklerinin gizli servislerinin birbirleriyle iletişimleri hakkında muhtemelen gerçek zamanlı olarak neleri okuyabildiğini açıklığa kavuşturmak önemlidir.”

Kaynak: 50 Jahre Putsch in Chile: Handlanger Pinochets in der BRD | nd-aktuell.de

———————————————————————————————————————–

Susanne Brust ve Ute Löhning’in ilk olarak nd’de (neues deutschland gazetesi) daha sonra uzun bir verziyonuyla npla’da (Nachrichtenpool Lateinamerika) çıkan yazılarını türkçeye çevirip izinleriyle sitemizde yayınlıyoruz. Kendilerine teşekür ederiz.

Makale için seçtiğimiz fotoğraf ‘Latinamerika Nachrichten(Latinamerika haberleri) isimli derginin 1977’de çıkmış bir sayısının kapak resmi.

Wir veröffentlichen die türkische Übersetzung des Artikels von Susanne und Ute, der zuerst in nd (neues deutschland) und später in einer längeren Fassung in npla (Nachrichtenpool Lateinaerika) erschienen ist, auf unserer Webseite. Wir bedanken uns bei Ihnen für die Genehmigung.

Als Foto zum Artikel verwenden wir dank ihrer Zustimmung die Titelseite einer Ausgabe der ‚Lateinamerika Nachrichten‘ aus dem Jahr 1977.

duvaryazisi.org