Seçme ve seçilme hakkı Demokratik bir haktır! Politik katılım demokrasinin gereğidir. Ali Şahverdi

HomeManşetAlmanya

Seçme ve seçilme hakkı Demokratik bir haktır! Politik katılım demokrasinin gereğidir. Ali Şahverdi

26 Eylül 2021’de Almanya’da genel seçimler yapılacak. 60,4 milyon seçmen 20. Parlementoyu belirleyecek.

Yetişkin nüfusun yaklaşık %12‘si seçim hakkına sahip değil. Yani yaklaşık 8 milyon kişi Alman vatandaşı olmadığı için seçme ve seçilme hakkından yoksun.1)

80’li yılların ilk yarısından başlayarak göçmenler seçme ve seçilme hakkı konusunda çeşitli kampanyalar yapmış olsa da bu oldukça sınırlı kaldı, geniş kitlesel hareketliğe dönüşemedi.

Bugüne kadar göçmenler demokratik haklarını isteme konusunda kitlesel yeterliliğe ulaşamadı. Yerli çoğunluk göçmenlerin demokratik haklarını gündemlerine almadı. Bu tablo 21. yüzyılda her seçim evresinde bu haksızlığı konu alan çığlıklar atılmasına neden oluyor.

Alman vatandaşı olmayanların seçim hakkına karşı çıkan partiler, anayasanın 20. Madddesini gerekçe göstermektedirler. 20. Madde “hükümet gücünü halktan alır” demektedir.

Anayasa Mahkemesi 1990 yılında 20.maddeki “Halk” kavramının, Alman halkı olduğuna karar verdi. Böylelikle bu ülkede yaşayan 10 milyon kitleyi halktan saymamaya karar verdi.

Avrupa birliği ülkelerinden gelen göçmenler 1992 yılından başlayarak, anlaşma gereği yerel seçimlerde oy kullanma hakkına kavuştular. Seçime katılmak için, bazı Avrupa birliği ülkelerinde 2 ay, bazılarında 6 ay seçimlerden önce seçim bölgesinde ikamet etmiş olması yeterli sayılmakta.

60 yılını bu yıl dolduracak olan Türkiye‘den gelmiş göçmenler gibi birçok AB‘ye üye olmayan ülkelerden gelen göçmenler, yaşadıkları şehir ve kasabaların belediye seçimlerinde, referandumlarda  bile yok sayılmaktalar.

2014 yılında Türkiye ile Almanya hükümetleri anlaşarak, Türkiye de yapılacak seçimlerin sandıklarını burada yaşayan insanların önüne koydular.

“Uyum” konusunda ne kadar istekli olduklarını her fırsatta dile getiren Almanya Hükümeti (CDU/CSU/SPD), Uyumdan ne anladıklarını seçme ve seçilme hakkı konusunda bir adım atmayarak ortaya koymaktalar.

Bu aslında yaşamını burada tüketen insanları kendilerinden görmemelerinin bir ifadesidir. Ankara‘da oluşacak meclisi seçebilirsin, ama yaşadığın şehrin belediye encümenini seçemezsin, çünkü sen alman değilsin çünkü sen Almanya vatandaşı değilsin.

Mart 2017 yılında Nordrhein-Westfalen eyalet parlamentosuna SPD, Yeşiller ve Piraten partisinin, Avrupa Birliğine üye olmayanlara yerel seçim hakkı verilmesi konusunda verdikleri önerge 2/3’lik çoğunluk sağlanamadığı için CDU ve FDP’nin oyları ile red edildi.

CDU’dan Armin Laschet eyalet parlementosunda karşı çıkış gerekçesini “Avrupa Birliği üyesi olmayan ülkelerden gelenlere seçim hakkını vermek, alman vatandaşlığına geçmek istemeyenleri ödüllendirmektir, bu entegrasyona zarar verir” diyerek konuşmasına şöyle devam eder: “Erdoğan taraftarları Almanya’da çok örgütlü, eğer Türk vatandaşlarına yerel seçim hakkı verilirse yakında Nordrhein-Westfalen de her belediye meclisinde bir Bay Erdoğan oturur” demektedir.

Bu cümleler eylül ayında yapılacak genel seçimlerde CDU’nun Başbakan adayı olan Armin Laschet’e ait.

(Yorumu okurlara bırakarak devam edelim)

Seçim yasasının değiştirilmesi için parlamentodan karar çıkarılması yetmiyor. Ayrıca Federal Konsey’de 2/3‘lik çoğunluk gerekiyor. Bu gerekçe ile göçmenlere seçim hakkından yana olduğunu dile getiren partiler de bugüne kadar, nasıl olsa Federal Konsey’de (Bundesrat) çoğunluk yok diye, birkaç eyaletteki bazı girişimler dışında ciddi anlamda adımlar atmadılar.

Sorunun bu ülkenin Demokrasi sorunu olduğu gerçekliğinden yola çıkarak toplumda duyarlılığı sağlamak için seçme ve seçilme hakkını bütün demokratik partilerin, kurum ve kuruluşların politik gündemlerinde hep canlı tutması gerekmektedir. 2)

Çuvaldızı birazda kendimize batıralım:

2014 öncesinde olduğu gibi sonrasında da var olan Türkiyeli göçmen kuruluşları da sağından soluna kadar Türkiye’deki örgütlenmelerin yurt dışı örgütlenmeleri olarak örgütlendi ve devam etmekte.

Türkiye‘deki partiler Almanya’da yasal olarak örgütlenme hakkına sahip oldukları için hemen hemen tüm partiler kendi yapılanmalarını oluşturmakta.

Birlikler ve ayrılıklar Türkiye kaynaklı. Yaşadığımız ülkenin gerçekliği üzerinden ne birlikler ne de ayrılıklar oluşmakta.

Oluşturulan yapılanmalar merkez (Türkiye) ile aynı göz hizasında sayılmamakta.

Avrupa‘da oluşturulan yapılar  buradaki sorunlar üzerinden oluşmadığından, uzun vadeli kurumlar yaratılması, yaşadığımız toplumda nasıl bir gelecek projesine sahip olmamız gerektiği konusuna da cevap veren bir durum oluşturmamaktadır.

Yaşadığımız ülkelerdeki ırkçı-faşist saldırılara ve Kurumsal Irkçılığa karşı nasıl güçlü bir tavır alabiliriz?

Yaşadığımız ülkelerde nasıl bir gelecek toplum projesi tasarlıyoruz?

Bu ve daha birçok sorunun cevabını tartışan ve ortak çalışmalar yürüten demokratik çoğulcu yapılara ihtiyaç var.

Bu konu başka bir yazı konusu olduğu için bu kadar ile yetinelim.

Demokratik hakların elde edilmesi mücadelesinde taleplerden bir tanesi, Anayasanın 20. maddesinin çağımıza uygun değiştirilmesi ve demokratik hak olan seçme seçilme hakkını talep etmek gerekiyor.

Bu seçimlerde de seyirci kalan milyonlar için zaman geç değil. Gerek yerel seçimlerde gerekse genel seçimlerde taleplerimizi dile getiren, ırkçılığa ayırımcılığa karşı nasıl bir gelecek istediğimizi dile getiren muhalefeti hangi araçlar ile oluşturabileceğimizi konuşmanın zamanıdır.

Ya durumdan memnun olup sessiz kalacağız, yada itiraz edeceğiz.

Milyonlar politik katılım hakkından yoksun iken bu ülkede yaşayan demokratların sesiz kalmasını anlamak mümkün değil.

Bu yaşadığımız ülkenin demokrasi sorunudur hatırlatmak isteriz.

Dipnotlar:

  1. %12’lik oran 2017 senesi için geçerli. Bu oran 2020 senesi için ‘Nicht ohne uns 14 Prozent’ imza kampanyasının verilerine göre ise 14% olarak veriliyor. Kendi hesabımıza göre 2020 senesinin sonunda 9 Milyonun üzerinde ‘yabancı’  yaşamaktaydı. Federal İstatistik dairesinin (Statistisches Bundesamt) 31.12.2020 tarihine kadar elde ettiği, ancak 29 Mart 2021 tarihinde yayınladığı verilere göre 20 yaş altında 1,773 Milyon, 20 yaş ve üzerinde ise 8,344 Milyon ‘yabancı’ yaşamaktaydı. İstatistikteki rakamlar 0-4, 5-10, vs. yaş arası verildiği için 18 ve 19 yaşındaki ‘yabancıların’ sayısını kendimiz genel varsıyımlardan hareketle hesab etmek durumunda kaldık. 18 ve 19 yaşındaki ve 20 yaş ve üzerindeki yabancıların sayısını topladığımızda 9,053 Milyon 18 yaş ve üzeri ‘yabancı’ sayısına varıyoruz. Yani seçme ve seçilme hakkından mahrum bırakılan kesimin toplamı son verilere göre 9 Milyonun biraz üzerinde oluyor. Tırnak içinde kullanılan yabancı kavramıyla ‘alman vatandaşı olmayan göçmenler’ kastediliyor. Yabancı kavramı dışlayıcı bir içeriğe sahip olduğu için sol literatürde uzun süredir kullanılmıyor.
  2. Seçme ve seçilme hakkı için imza toplanan bir dilekçeyi (Petition) de burda duyurmak isteriz: Petition · Bundesregierung: Nicht ohne uns 14 Prozent: Bundestagswahlrecht für alle in Deutschland lebenden Menschen · Change.org