Antifaşist tepkiler iktidar partilerini de eleştiren bir harekete evrilmeli
Ocak 2024’de Almanya genelinde 7’den 70’e yüzbinlerce insan son yıllarda görülmemiş bir şekilde sokağa döküldü.
Başka bir toplumsal sistem isteyen ırkçı-faşist parti ve hareketlerin koalisyonu olan AfD’nin Bundestag’da güçlü bir temsil yeteneğine sahip olması, toplumda alarm zillerini çaldırmaya yetmedi. Tersine daha da güçlenen AfD, Almanya da “yeni normal”i oluşturan bir siyasal parti olarak, bütün partilerin politikalarının daha da sağcılaşmasına neden oldu. Hatta hükümet partileri ve CDU, AfD’ nin ırkcı faşist politikalarını benimseyerek, o politikaları topluma vaaz ederek, faşist partiyi zayıflatmak yerine, o partiyi daha da büyüten politikalar izlediler. Orijinali varken kopyesine sağcı seçmen rağbet göstermedi. Böylece toplumun “yeni normal”inin daha da sağda oluşturulmasını sağladılar. Koalisyon hükümeti uzun süredir vaad ettiği yeni vatandaşlık yasasını Federal Mecliste onaylatırken[i] olası tepkileri bertaraf edebilmek için akabinde, iltica istemleri red edilen insanları “hızlı ve toplu” sınır dışı edilmelerini olanaklı kılan, adına utanmadan “geri dönüşü iyileştirme yasası” denen igrenç yasayı da yasalaştırdılar.[ii] Almanya’nın tarihinden kaynaklı iltica yasasını uygulanamaz hale getirenlerden olan acil sınırdışı etme çağrısını yapan federal Şansölye, Corrective’in faş ettiği faşist parti, hareket ve çevrelerin toplantısında planlanan yabancı kökenli Alman vatandaşlığı olanların da sınır dışı edilmelerini içeren planlar karşısında “aşırı sağcı politikalardan endişe ettiğini” açıklarken, içişleri bakanı kabuslar gördüğünü açıkladı.
Başka bir toplumsal sistem isteyen faşistlerin Postdam yakınlarında bir otelde yaptıkları toplantı da hayal ettikleri sistemin; “ari” alman ırkından olmayanların sınır dışı edilmelerini de kapsayan planı açık eden gazeteciler kooperativi olan Correctiv; üzerine “ölü toprağı serpilmiş” Almanya toplumunda faşist parti ve planlamalara karşı ciddi bir direnç ve dev gösteriler dalgasının açığa çıkmasına neden oldu. Irak savaşına karşı yapılan barış gösterilerinden sonra gördüğümüz en kitlesel anti-faşist gösterilerdi. Almanya tarihinde yaşanmış anti-faşist kareketlerin en geniş dalgalı protestolarıydı. Almanya toplumunda tarihinden kaynaklı korku ve endişenin diri ve örgütlenmeye açık olduğunun da kanıtıydı.
Korku ve endişenin bu boyutlarda olmasının nedenlerinden biri de Postdam’daki toplantının bir benzerinin 20 Ocak 1942‘de Berlin’nin Wannsee bölgesinde bir villada yapılan Wannsee konferansını hatırlatmasıdır. Bu konferansda “ari” ırkından olmayan sınırdışı edilecek insan sayısı 20 milyon olarak belirlenmişti. Bu kararların nasıl uyğulandığı hepimizin malümudur.
Correctiv’in açığa çıkarttığı bu konferansın lideri olmasa bile belirleyeni de yine bir avusturyalı Kimlik Hareketinin (İdentitäre Bewegung) lideri Martin Sellner’dir. Konferansda konu olan belgelerde, yazışmalarda, konuşmalarda bir soykırımın planlandığı açıkken hiçbir savcı soruşturma açmamıştır. Savcılar bu konferansı, Gazze’deki vahşeti protesto edenlerden daha tehlikesiz bulmuşlardır. Federal Almanya Cumhuriyeti’nin her zamanki gibi sağ gözü yine kapalı idi.
Şansölye’ye “aşırı sağ politikalardan endişe” duyduran, İçişleri Bakanına “kabus” gördüren faşist plan ve politikaların endişelenerek iktidara uzanmaları engellenemez. Bu politik bir sorundur. Politik sorunlarda ancak politik mücadelelerle çözülebilir. Faşist politika ve örgütlenmelere karşı somut politikalar izleyerek toplumu örgütleyerek karşı durulabilir.
Almanya çapında yaygınlaşan dev protestoların ortaya koyduğu gerçek şudur: Şimdiye kadar sessiz kalan toplumun; faşist parti ve politikalara karşı direneceğini, geçit vermeyeceğini, ya da geçit vermek istemediğini göstermiştir. Bu protestolar bir takım çağrılar sonucu gerçekleşmiş olsa bile, kendiliğinden yanı, belirleyici olan, örgütsüz bir halkın reaksiyonuydu. Acil olan bu örgütsüz toplumu anti-faşist politikalar ekseninde örgütlü hale getirmektir. Bütün politik önermelerin doğruluğunun ya da yanlışlığının ölçütü budur.
Bu politik mücadele istek ve dalgasının sönümlenmemesi, süreklilik kazanması için savaş karşıtı-barış hareketi- bir kulvara oturması ve anti- faşist bir harekete dönüşmesi ile mümkündür.
Dışarıda savaş yanlısı politikaları destekleyip içeride faşist politikalara karşı direnilemez. Savaş politikarı toplumu esir aldığında bunun kaçınılmaz sonucu daha fazla milliyetcilik, daha fazla ırkcılıktır. Yabancı düşmanlığıdır. Zira devletin dışarıda militarist politikalar izlemesi, toplumun içeride yeniden dizayn edilmesini gerektirir. Bu dizayn politikaları medya, siyasi partiler, üniversiteler, dernekler, meslek örgütleri, bilcümle devletin yönlendirdiği, örgütlediği politikalar ile mümkündür. Partiler bu siyasetin taşıyıcı kolonları olarak, bu devlet politikalarını en iyi kendilerinin uygulayacağına dair egemen sınıfları ikna etmeye çalışırlar. AfD’nin politikalarını, konferanslarını bu eksende değerlendirmek gerekir. Emperyalist savaşlar doğalarına uygun yönetim biçimleri gerektirir.
Faşist partinin plan ve programını hayata geçirmesinin önünde engel nedir? Bu engel şimdilik sistemin zor aygıtlarını yönetemiyor oluşlarıdır. Yani iktidarı ele geçirdiklerinde önlerindeki engelleri, toplumun direncini o zor aygıtları ile daha kolay kırabilirler. Bu nedenle faşist partinin iktidara uzanmasının engelenmesi şu an önceliklidir. Bu da toplumda oluşan direnci büyütüp anti-faşist bir muhtevaya kavuşturmaktır.
Doğu eyaletlerinde bu yıl yapılacak seçimlerde AfD’nin yerel iktidara ulaşması veya iktidar ortağı olması toplum için en yakın tehlikedir. Engelenemediklerinde eyalet zor aygıtlarının kontrolü bunlarda olacağından; bu zor aygıtları ile faşist çetelerin sınırlarının nerede başlayıp nerede biteceği belirsizleşecektir.
Almanya’da AfD’nin iktidara ortak olması Avrupa’da domino etkisi yapmayacağını da söylemek mümkün degildir.
Bugün o gün değilse bile, gün mücadele günüdür.
DuvarYazisi.org
[i]19 Ocak 2024’de Federal parlamento hukümetin sunduğu modern vatandaşlık yasasını karara bağladı.
[ii]18 Ocak 2024’de Federal parlamento hukümetin sunduğu geri göndermeyi iyileştirme yasasını onayladı. 20 Aralık 2023’de mültecilerin Avrupa’ya girişini sınırlandıran, büyük bölümünü sınır ülkelerde kamplarda tutmayı ön gören bir iltica yasa sitemini onayladı.