İkamet şans mı yoksa göz boyama mı?

HomeManşetAlmanya

İkamet şans mı yoksa göz boyama mı?

Yeni göç yasa paketleri yolda:

İkamet şans mı yoksa göz boyama mı?

Eylül 2021’den beri Federal Alman hükümetini oluşturan Trafik Işığı Koalisyonu (TIK) her konuda olduğu gibi göç politikası konusunda da imaj tazeleme ötesine gidemeyen hamleler yapıyor.

Önümüzdeki dönemde üç ayrı göç yasası sırayla Federal Almanya parlamentosunda görüşülecek. İlk yasa paketinin bir bölümünü oluşturan „İkamet Fırsatı“ başlıklı yasa taslağı Eylül’ün üçüncü haftasında Federal Parlamentoda tartışılmaya başlanacak. Yeni hükümet kulağa hoş gelen sözlerle göçmenler ve mültecilere daha sıcak bakan bir tutuma sahib olduğunu yansıtmaya çalışsa da, yasa taslakları dikkatle incelendiğinde, bugüne kadar varola gelmiş zihniyetten farklı olmadıkları ortaya çıkar. Her ne kadar „Almanya bir göç ülkesidir“ gerçeği artık benimseniyor olsa da, göçmenler ve mülteciler politikasında ilke haline gelmiş bu anlayışlardan kesinlikle vaz geçilmiyor:

Göçmen ve mültecilere bir iç ve dış güvenlik meseli olarak bakmak, yük olarak bakmak, sürekli kontrol etmek, sayılarını sınırlı tutmak, verilecek ufak bir hakkı binbir koşula bağlı kılmak ve sanki Almanyanın bir lütfuymuş gibi sunmak, Entegrasyon adı altında hep göçmenlerden itaat ve taviz beklemek, onları yurt dışı etmekle tehdit etmek, avrupa sınırlarında ölüme terk etmek, …

Berlin’de bir çok kurum ve inisiyatifin içinde yer aldığı bir platform „ikamet şansı“ isimli yasa taslağını eleştirmekle kalmayıp taleplerini de ifade eden bir çağrıyla Eylül’ün üçüncü haftasında, yasa taslağının Federal Parlamentoda tartışıldığı gün, bir eylem yapacak. Duvaryazisi.Org için Türkçeye çevirdiğimiz eylem çağrısını aşağıda ilgi ve bilginize sunuyoruz.

“Gerçek Fırsatlar” eylem çağrısı

Yaz tatilinin ardından meclis oturumlarının üçüncü haftasında federal hükümet, Federal Meclis’te “ikamet hakkı” konulu yasa tasarısını geçirmeyi planlıyor.

Nihayet, yeni bir ikamet hakkı (Bleiberechtsregelung) düzenlemesi için bir yasa taslağı hazırlandı. İlticası reddedilen sığınmacılar da Almanya’da beş yıl yaşadıktan sonra “ikamet hakkı”nı alabileceklermiş. Ancak federal hükümetin yasa taslağı şu anki haliyle kabul edilirse, bir çok insanın ikamet durumunun zorlaşması tehlikesi var.

Çünkü yasa tasarısı, mültecileri, diğer vatandaşlar için polis sicil belgesinde bile yer almayacak en basit suçlardan dolayı “ikamet etme hakkından” mahrum bırakıyor. Yetkili makamlarca “kimlik tespiti” için kasıtlı olarak belge almamakla suçlanan mülteciler de “ikamet imkânı” dışında tutuluyor.

Öngörülen değişiklikler gençler ve genç yetişkinler için de yeterli değil: 14 yaşına kadar olan çocuklar ve aileleri, kalma hakkı düzenlemelerinin dışında tutulmaya devam ediyor. Yani katılımın önündeki yasal engellerle ve sınır dışı edilme korkusuyla yaşamaya devam edecekler. Oturum hakkıyla ilgili önceki düzenlemelerde bulunan “okul başarısı” gibi, genç mültecilerin yaşadıkları zor koşulları dikkate almayan, dayatmalar da aynen olduğu gibi geçerliliğini koruyor.

Gerçek fırsatlar farklı olur.

Tasarı, göç paketi olarak bilinen yasama paketinin bir parçası. Federal hükümet, 2023’ün sonuna kadar üç göç paketini daha planlıyor. Ama hükümetin koalisyon anlaşmasında vaat ettiği birçok olumlu göç ve iltica yasası değişikliği süresiz olarak erteleniyor.

Sözü verilen hakların ertelenmesini kabul etmiyoruz:

Federal Meclis önünde protesto ediyor ve milletvekillerinden ŞİMDİ HERKES İÇİN GERÇEK İKAMET FIRSATI talep ediyoruz!

İnsanları ayrımcı gerekçelerle dışlamak, gerçek anlamda bir fırsat eşitliğiyle uyuşmaz.

Dışlanmaya gerekçe gösterilebilinecek bir çok nedenlerden dolayı, korumaya muhtaç olanlar yetkililerin keyfi muamelesine terk edilmiş oluyor: bazı yerlerde sığınmacılar sadece pasaport sahibi olma zorunluluğunu ihlal ettikleri için zaten suçlu olarak kabul ediliyorlar – başka bir yerde ise ülkeye pasaportsuz girmek daha az kriminalize ediliyor.

Ceza hukukunun ikamet hakkı ile ilişkilendirilmesi temelde adaletsiz ve ayrımcıdır: Ceza hukuku yeniden sosyalleşme (topluma yeniden entegrasyon) için tasarlanırken ve ceza gerektiren suçlar geçmişte kalabilirken, yabancılar dosyasındaki cezai suçlar zamanaşımına uğramıyor ve ikamet konusunda ömür boyu bir engel teşkil ediyor. Böylece göçmenler ve sığınmacılar her zaman iki kez cezalandırılır.

Ceza hukuku ve göçmenlik hukuku temelden ayrılmalı ve göçün kriminalize edilmesi kaldırılmalıdır!

Gerçek şanslar pasaporta veya diğer belgelere bağlı olmamalıdır.

Göç daireleri, birinin kimliğinin yeterince netleşip-netleşmediği sorusuyla genellikle keyfi olarak ilgilenir. Bir mültecinin kimliğini belgeleme imkanı yoksa bile, genellikle sınır dışı edilme korkusuyla kimliğini kasıtlı bir şekilde gizlediği varsayılır.

Alman ikamet hukukunda, evrakların insanlardan daha önemli olması bir temel kuraldır. Yetkililer bu ilkeyle aile birleşimini engelliyor, evlilikleri ve birliktelikleri engelliyor, Afganistan’da alman güçlerine yardımcı olmuş kişilerin ülkeye girişini geciktiriyor ve aileleri sınır dışı ederek ayırıyor. Belgeleri sunma zorunluluğu, birçok insanı hayattaki imkanlarından mahrum ediyor. Ve çoğu zaman sadece onlar değil, desteklerini bekleyen aileleri de.

Belge sunma koşulu göç şartlarına uyarlanmalıdır.

Gerçek fırsatlar tuzak değildir.

Kanun taslağına göre, bir yıl içinde süresiz ikamet izni için gereken tüm şartları yerine getiremeyenler tekrar ‘Duldung’a (süreli ve güvencesiz ikamet hakkına) tabii kalacak. Böylesi bir durumda “kimlik tespiti” için içeriye verilen belgelerle eskisine göre daha fazla sınır dışı edilme riskiyle karşı karşıya kalacaklar.

Sınır dışı etme insan hakları ihlalleridir ve kaldırılmalıdır.

Gerçek fırsatlar gerçekleştirilebilir olmalıdır.

Duldung’la yaşamak, yıllarca dışlanma, genellikle zorunlu hareketsizlik ve yılgınlık anlamına geliyor. Psikolojik izler bırakır. Duldung’la yaşamış bir insanda 12 ay içinde iş bulup Almanca öğrenmesi nasıl beklenebilir?

• “İkamet hakkı” daha iyi yaşam imkanları sağlamak için üç yıl için vermelidir.

Duldung’lular seçenekleri hakkında daireler tarafından kapsamlı bir şekilde bilgilendirilmeli ve devletin finanse ettiği bağımsız danışmanlık hizmetleri sunulmalıdır.

Kapsayıcı ve çoğulcu bir toplum açısından, sınırlayıcı karaktere sahip ‘entegrasyon” fikrinden uzaklaşmalıdır. Topluma dahil olmanın yolları, burada yaşayan insanlar kadar çeşitlidir. Bir toplumda katılım ve ortak karar verme yetkisi ‘işe yararlılığa’ bağlı olmamalıdır.

Gerçek fırsatlar, katılımı engellemek yerine katılımı mümkün kılar.

Güvenli bir ikamet şansı, mültecilerin iş veya eğitim yeri bulmasına bağlı iken, Almanya’da birçok insanın tam da bunu yapması yasaktır. Koalisyon anlaşmasında, federal hükümet çalışma ve eğitim yasaklarını kaldırma sözü verdi – ancak mevcut yasa tasarısında bununla ilgili hiçbir şey yok. Mevcut kanunlar topluma katılımı ve dolayısıyla sözde “entegrasyon”u imkansız kılmaktadır.

Herkese çalışma ve eğitim izni verilsin.

Gerçek fırsatlar koşulsuzdur.

Yıllar önce sınır dışı edilme korkusuyla saklananlar veya başka nedenlerle kayıtsız yaşayanlar da dahil olmak üzere, Almanya’da yaşayan herkes için belirli bir tarihten bağımsız “oturma fırsatı” taleb ediyoruz, çünkü bu hakdan mahrum kalanlar daha çok sömürülüyor ve savunmasız durumda bırakılıyor.

Duvaryazisi.org