Aşık Veysel’i anmak – Zafer Köse

HomeManşetHaberler

Aşık Veysel’i anmak – Zafer Köse

Almanya’daki bir etkinlikte Aşık Veysel’in anılacağı söylenince, Veysel’i çok geç tanıdığımı hatırladım. Bu geç tanışma meselesinin kişisel bir konu olmadığından söz etmek istedim.

Çocukluğum Almanya da geçmişti. 1980’lerde döndüğümüzde ortaokul öğrencisiydim. Ortaokul ve lise öğrenciliğim, 12 Eylül 80 Darbesi sonrası oluşan kültürel bir ortamda geçti. Evrensel değerler kadar geleneksel değerlerden de kopuk bir eğitim ve medya ortamında yaşadığımın farkında bile değildim. E, tabii, Aşık Veysel’den habersiz bırakıldığımın da farkında değildim.

Ancak 1990’dan sonra, üniversite öğrenciliğimin sonlarında, biraz da tesadüflere dayanan gelişmelerle okumaya ve düşünmeye başlayabildim. Ve ilk farkına vardığım gerçek; kendi kültürümden, dolayısıyla, gerçeklikten kopuk biçimde yaşadığımdı.

Okuryazarlık aşamasına geçerken üzerinde düşündüğüm ilk kavramlardan biri “yozlaşmak” olmuştu. Neydi yozlaşmak? Özetle, insanın sınıfsal ve kültürel değerlerinden kopuk yaşamasıydı.

Bu kopukluk durumunu aşmak için elbette okumak, çağımızın kültür sanat etkinliklerini takip etmek gerekiyordu. Ama ayrıca, binlerce yıllık büyük bir sözlü kültür kaynağımız daha vardı, ondan da beslenmek gerekiyordu. İşte o kaynakla tanışmamı ilk sağlayanlardan biridir Aşık Veysel.

İnsanlar binlerce yıl sözel kültürde yaşadı. Matbaanın ne kadar kısa süredir kullanıldığı belli.

Sözel kültürün temel özelliği, bilginin çok yavaş çoğalmasıydı. Teknik ve kültürel gelişmeler yüzlerce yıla yayılırdı. İnsanlar bilmekten çok inanmaya, kavramaktan çok sanmaya, araştırmaktan çok ezberlemeye eğilimliydiler. Buna karşın, binlerce yıllık bilgiler, ahlaki ve estetik değerler hayatın doğal süzgecinden geçerek varlığını sürdürüyordu.

Kültür sanat ürünleri tamamen halkın denetimindeydi. En yaygın ürünler en nitelikli olanlardı. Yunus Emre veya Karacaoğlan yapıtları gibi. Çünkü aracılar yoktu. Üretilen sözleri medyaya onaylatmak gerekmiyordu. Gündelik hayattaki duygulara, hayallere, insanlık durumlarına karşılık gelen yapıtları üretenler kitleselleşiyordu.  Başka bölgelerde ve başka zamanlarda da geçerli olacak biçimde hayata dair söz söyleyenler kuşaklar boyunca dilden dile yaşıyordu.

Ve Anadolu kültürü, bu yönüyle çok büyüktü. İşte bu büyük kültürle bağlantı kurmamı sağlayan bir okul olarak tanıdım Veysel’i.

O Teslim Abdal’dı. Pir Sultan’dı, Dertli, Kaygusuz, Nesîmî’ydi. Onların 20’inci yüzyılda ortaya çıkan, Cumhuriyet döneminde yaşayan, radyoların kullanıldığı yıllarda yapıtlar üreten bir temsilcisiydi.

Benim gibi birçok kişinin köksüzlük ve yozluk bataklığına gömülmemek için tutunabileceği en sağlam dallardan biriydi. Dünyanın derinliklerinden gelip yeryüzüne çıkan bir pınar gibiydi. Geçtiği katmanların tanıdı ve besleyiciliğini de getiriyordu beraberinde.

Aşık Veysel. Anadolu’ydu. Halktı.

Zafer Köse’nin, 28 Ekim 2023 Cumartesi günü Ulm Alevi Kültür Merkezin gençlik grubunun düzenlediği Aşık Veysel anmasına gönderdiği video mesajı metnidir.

https://duvaryazisi.org/2023/10/31/dostlar-beni-hatirlasin-fuat-senturk/

Fotoğraf: Fikret Otyam

DuvarYazisi.org / Ulm