Mirabel Kardeşler – Gülhan Sarıdoğan

HomeManşetMakaleler

Mirabel Kardeşler – Gülhan Sarıdoğan

Patria, Maria Teresa ve Minerva; Dominik Cumhuriyeti’ndeki orta halli bir ailede yaşayan üç kardeştiler. Patria 1924’te, Maria Teresa 1925’te, Minerva ise 1926’da dünyaya geldiler.

1930’da askeri darbeyle iktidarı ele geçiren Rafael Leonidas Trujillo’ya karşı verdikleri mücadeleyle efsaneleştiler.

Darbenin başından itibaren, özgürlükler için ve çeşitli toplumsal haklar için direnişler, Trujillo’nun baskılarına karşı ayaklanmalar meydana geliyordu. Mirabel Kardeşler de önce, Trujillo karşıtı 14 Haziran Devrim Hareketi’nde örgütlendiler. Daha sonra Toplumsal Değişim Hareketi adını verdikleri bir örgüt kurdular. Bu hareketin öncülük ettiği eylemler kısa zamanda tüm ülkeye yayılarak halkın büyük desteğini aldı. Toplumsal Değişim Hareketi, özgürlük talep eden ve baskıya direnen kitlelerin onaylandığı, hatta sahiplendiği bir örgüt haline geldi.

Halkın bu örgüte sempatisi ve desteği yükseldikçe, Mirabel Kardeşlere yönelik baskılar da çoğalıyordu. Defalarca tutuklanmaları, işkence görmeleri, mal varlıklarına el konulması kardeşleri haklı mücadelelerinden vazgeçirmedi. Zamanla, diktatörlüğe karşı çıkarak daha demokratik bir sistem talep eden farklı muhalif grupların da onayladığı bir harekete dönüştüler. Trujillo’ya karşı birleşik bir muhalefetin önderi konumuna geldiler.

Toplumsal Değişim Hareketi’ni kendi varlığı için en büyük tehlike olarak gören Trujillo, bütün öfkesini Mirabel Kardeşlere yöneltti. Bu tutumunu, onları doğrudan hedef olarak göstermeye vardırdı. Devletin güvenliği için engellenmeleri gerektiğini öfkeyle anlatıyordu. Bir konuşmasında “Ülkenin iki sorunu var, biri Kilise, diğeri Mirabel Kardeşler” diyerek  katliamları için düğmeye basmış oldu.

Bu konuşmadan kısa bir süre sonra Mirabel Kardeşler, cezaevindeki eşlerini ziyaretten döndükleri sırada, yolda Trujillo’nun gizli Polisleri tarafından durduruldular. Bütün düzen bekçileri gibi, o gizli polisler de kraldan daha kralcıydı. Mirabel Kardeşleri dövdüler, tecavüz ettiler, sonra da arabalarını uçurumdan atarak katlettiler. Olay trafik kazası olarak kayıtlara geçti.

Bu olaydan sonra ülkedeki ayaklanmalar daha yoğunlaştı ve bir yıl kadar sonra Trujillo kendi askerleri tarafından öldürüldü.

“Belki bize en yakın şey ölüm, fakat bu beni korkutmuyor. Haklı olan her şey için savaşmaya devam edeceğiz” Böyle demişti Maria Teresa Mirabel.

“Bunca acıyla dolu ülkemiz için yapılacak her şeyi yapmak mutluluk kaynağı.” diyerek, Minerva Argentina Mirabel de benzer bir düşüncesini dile getirmişti. “Kollarını kavuşturup oturmak ise çok üzücü”.

Patria Mercedes Mirabel ise şöyle diyordu: “Çocuklarımızın bu yoz ve zalim düzende yetişmelerine izin vermeyeceğiz. Bu Sisteme karşı savaşmak zorundayız. Ben kendi adıma her şeyimi vermeye hazırım, gerekirse hayatımı da.”

Dünyada “Kelebekler” lakabıyla da tanınmaya başlayan Mirabel Kardeşler, aynı zamanda, içinde yer aldıkları toplumun ataerkil niteliklerine karşı çıkıyorlardı. Kadın haklarını savunmakla diktatörlük rejimine direnmeyi birbiriyle ilişkilendiriyorlardı.

Geçen onca yıldan sonra, Trujillo tarihin çöplüğünde yerini alırken, bu “kelebekler” tüm dünyada kadın özgürlük hareketinin meşalesi haline geldiler.

1999 yılında Birleşmiş Milletler örgütünün kararıyla, Mirabel Kardeşlerin ölüm tarihi olan 25 Kasım, “Kadına Şiddete Karşı Mücadele Günü” olarak ilan edildi.

“Kelebekler”i saygıyla anıyoruz.

DuvarYazisi.Org